Okul münazaralarının meşhur konusudur: “Yemek için mi yaşamalı, yaşamak için mi yemeli?”
Bu tartışmadaki hileyi ancak çok dikkatli ve sağlam bir tefekkür sistemine sahip olanlar görür ve cevabı yapıştırır:
“Soru yanlış; şükretmek için yemeli ve şükretmek için yaşamalı!”
***
Yine münazara kılıfında yapılan diğer bir çeldirmeci eğitim taktiği sorusu da şudur:
“Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir?” Ya da “sanat sanatkârın kendisini mi memnun etmeli yoksa toplumu mu memnun etmeli?”
Uyanık bir mütefekkir bakışıyla ikisi de yanlış.
Doğrusu elbette şu: “Her şey Allah içindir. Sanat da Allah içindir.”
***
Siyasette de bu tür hilelere rastlıyoruz. Bilhassa “çocuk akıllı”ların önüne sürekli benzer çeldiriciler çıkarılıyor.
“Z’ye verilmeyen oy A’ya gitmiş sayılır. Şimdi söyle; A Partisi mi Z Partisi mi?”
Hâlbuki diğer harfleri inkar eden ve diğer alternatifleri devreden çıkaran bu tür ikilemeler hem doğru değil hem de eksik ve yetersiz.
Zira herkes biliyor ki yüz senelik A partisinin mazisi oldukça kirli. Bagajı büyük ve zulüm dolu. Bu yüzden de istikbale güven vermiyor.
Öte yandan, “ya o ya bu” denilerek dayatılan Z partimsisi de, adı üzerinde, “Adamın Kendi Partisi”! Yirmi sene öncesinde varlık âleminde yoktu ve yirmi sene sonra da olmayacağı ayan beyan ortada olan bir “çakma parti”.
Demek bize bu hileden çıkmak için de üçüncü bir yol lazım.
O üçüncü yol öyle bir cadde-i kübra ki;
Osmanlı Ahrarları (Hürriyetçileri) planını çizdi,
1908’de stabilizesini bin meşakkatle yine onlar açtı,
1946’da Demokratlar ciddi maliyetle asfaltını döktü.
Halen de açık olan o üçüncü yola girmiş olanların çoğu, zaman içinde, “armudun sapı, üzümün çöpü” denilerek kandırıldı ve yoldan çıkarıldı. Bugün o yolun yolcuları oldukça az.
Ama bunlar o yolu cadde-i Kübra nevinden “doğru yol” olmaktan çıkarmıyor.
Doğru yoldaki bugünkü bu boşluk o caddenin yarın yeniden dolmayacağı anlamına da gelmiyor.
Kandırılmış ve korkutulmuş kuru kalabalıkların eğri büğrü yollarda düşe kalka gidiyor olması da o eğri yolları “yeni doğru yol” yapmıyor. Tecrübeyle sabit.
Her Fatiha okuyuşumuzda “Allah’ım beni onun üzerinde tut” diye dua edip istediğimiz yol bu yol.
İfrat ve tefritten uzak, hadd-i vasatı ifade eden yol, yani Demokratların yolu.
Bu yol dünyada. Yani meleklerin yolu değil. Neticede insanların gittiği ve gideceği bir yol. Ama melekler de alkışlıyor.
Elbette bu yolun öncülerinin ve yolcularının da hataları ve kusurları vardı ve olacak.
Elbette o yola diken serenler de vardı ve olacak.
Ama unutmamak lazım ki armuda sapı ve üzüme çöpü koyan Allah’tır ve elbet O’nun da bir bildiği var.
Acaba ne?