"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Iğdır’ın Kılıçlar’ı ve hatırlattıkları

Ahmet BATTAL
22 Nisan 2014, Salı
Geçen Perşembe Iğdır Üniversitesi Rektörü muhterem Prof. Dr. İbrahim Hakkı Yılmaz’ın daveti ile bu güzel şehre ve şehrin gelişmekte olan üniversitesine bir ziyaret yaptık.
Üniversite’de seçkin bir dinleyici topluluğuna Adalet Felsefesi hakkında bir konferans verdik. Ardından soru cevapla şekillenen sohbetimiz de bizim için fevkalade verimli idi. Sonraki gün yine üniversitede düzenlenen Kutlu Doğum faaliyetine de iştirak etme imkânı bulduk.
Iğdır bir serhat şehri. Iğdır Ovasının tam merkezinde, gelişmeye hazır bir tarım merkezi.  Yirmi beş kilometre ötede sınır ve ardında da Ermenistan’ın başşehri Erivan var. Oradan bakılınca Iğdır’ın en yüksek binası olan dört minareli ve yüksek tabanlı merkez camisi bütün ihtişamı ile görünüyormuş.
Şehirde böyle uzaktan ve hatta Ermenistan’dan görünen ikinci bir yapı daha var: Kılıçlar Anıtı.
Bu anıt, Ermeni mezalimini unutturmamak amacıyla yapılmış olan bir müze ve üzerinde göğe doğru yan yana beş minare gibi yükselen beş kılıç figüründen oluşuyor.
Girişinde şu ibare var: ERMENİLER TARAFINDAN KATLEDİLEN ŞEHİT TÜRKLER ANIT VE MÜZESİ.
Bu ibare bizi hayli düşündürdü. Zira bu ibare bundan otuz-kırk sene öncesi için isabetli ve problemsiz idi. Ama bu gün bu ibare milletin ittihadına hizmet etmekten oldukça uzak görünüyor.
Sebebini anlatalım. Ama öncelikle söyleyelim, maksadımız bir eleştiri değil. Sadece bir tesbit yapmak. Yine söyleyelim, “neden bu duruma geldik, bu halden nasıl kurtuluruz” diye hep birlikte düşünmeliyiz.
Iğdır’da eskiden beri yerli halk çeşitli kültürel ve etnik gruplardan oluşuyor. Ermenilerin sınırın öte tarafına gidişinden sonra da böyle olmaya devam etmiş.
Şehirde ana yapı iki gruptan oluşuyor:
Birincisi Azeriler. Türkçe konuşuyorlar, Türkler. Tatlı bir şiveleri var ve Azeri şivesini andırıyor. Şii-Caferi mezhebine mensuplar. Mahalleleri karışmış ama camileri ayrı, genellikle yeşil renk. Sabah, öğle/ikindi ve akşam/yatsı olmak üzere üç vakit cemaatle namaz kılıyorlar. Çocuk ve gençlerle hayli kalabalık.
İkincisi halk arasında “aşiret” de denilen Kürtler. Ana dilleri Kürtçe. Azeriler gibi şehrin ve bölgenin eskisi ve yerlisi durumundalar. (Son zamanlarda Güneydoğudan göçle gelen ve ana dili Kürtçe olan vatandaşlarımızdan da farklılar). Aşiretin de mahalleleri karışmış ama camileri Diyanet’in kontrolünde ve Sünnî-Şafiiler.
Şimdi dönelim anıt-müzenin girişine: “Şehit Türkler için” yapıldığı yazılı.
Otuz kırk yıl önce “Azeri” de “Aşiret” de o şehit Türkler’in torunları durumunda idi. Zira o tarihlerde Türk kelimesi Türk vatandaşını ifade ediyordu denebilir. Dolayısıyla, bu ifade –zoraki de olsa- kuşatıcı idi.
Bu gün böyle mi?
Maalesef değil. Zira bu gün “Türk” kelimesi, ana dili ve hatta analar-atalar dili Türkçe olan kişiyi ifade ediyor.
Türk kelimesinin, ana dili ya da ata dili Türkçe olmayan ve bilhassa Kürtçe olan vatandaşlarımızı (da) kapsadığını söylesek de kendimizi avutmuş oluruz.
Bu gün artık “Türkiyeli olmak”la “Türk olmak” başka şeyler.
Dolayısıyla müzenin kapısındaki yazı bu güne ve hatta geleceğe uygun değil.
“Müzenin kapısındaki yazı böyle kalsın, ne mahzuru var” diyebilirsiniz.
Mahzur şu: Ermeni meselesinin Kürtlerin değil sadece Türklerin meselesi olduğunu zannettiriyor.
Nitekim mihmandarımız, eski öğrencilerimiz, mükrim dostlarımız, Ermeni meselesi konusunda Azeriler ile Aşiretin (yani Türkler ve Kürtler’in) aynı derecede ve aynı yönde bir ortak hassasiyete sahip olmadığını söylediler. Şaşırdık ama üzüldük. Binanın girişindeki yazıyı da bu sırada fark ettik ve tefrikanın muhtemel sebebini de birlikte teşhis ettik.
Gerçekten, yüz yıl önce, bir grup olarak Ermeniler ile Müslümanlar arasında bir problem yaşanmış. Müslümanlar o zaman “sadece Müslüman”mış. Şimdi iki parçalar ve Ermeni’yi komşu görmek bir yana, menfi siyasetin de tesiriyle, birbirlerini “farklı” görüyorlar.
Ermeni ile yeniden dostluk köprüleri kurmamız gerekirken, kendi aramızdaki mevcut köprülerimizi de yıkıyorsak, yol mu kalır? Yıka yıka nereye gideceğiz?
Hani “komşuluk dostluğun komşusu” idi?
Konu zor, mesele nazik. Akl-ı selim miftahı lazım. Nerede bulunur?
Okunma Sayısı: 2729
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ismet biri

    3.5.2014 22:01:00

    türkler kürtleri tarihte defalarca yok olmaktan kurtarmıştır bizansın şah ismailin ermenilerin kürtlerin yapması gereken dindaşları olan türklerle barışık devlete karşı ne idüğü belli olmayan dinsiz terör örgütüne destek olmamasıdır ayrıca kürt vatandaşları türkiyenin neresinde ayrımcılık görüyorlarki türkiyeyio nlarca etnik guruba ayırırsanız ortada devlet diye bir şey kalmaz

  • Kürt

    24.4.2014 10:48:00

    İsmetbii Beyfendi beni yanlış anlamaktan daha fazlasını yapmadığınızı düşünmekteyim. Ben yorumumda türklere düşmani bir tavır sergilediğimi düşünmüyorum.zannedersem ön yargılarınızla harmanlayıp yorumumu okuugunuzdan dolayı oldu milliyetçilik damarınıza bastım algılayışı fakat artık keşke sizde bazı şeylerden fedakarlik etmeyi öğrenebilseniz. Neden mi? Biz türklük-kürtlükle uğraşırken adamlar müslümanlığımızı aldılar. Ben bu saatten sonra türk-kürt ayrımı yapmanın gereksiz olduğunü düşünmeketeyim ama bastıra bastıra ne mutlu türküm diyene tarzı diğerlerini ötekileştirmek ne kadar tutarlıdır sizin vicdanınıza bırakıyorum. Türkiyelilik kavramının kullanımı artarsa insanlar ait olduğu yeri daha iyi bilip, korumaz mı?

  • Altan Fahri Gülerci

    23.4.2014 22:42:00

    Sayın Hocam, çok hassas bir noktaya değinmişsiniz. Ancak şöyle bir soru geldi aklıma. Acaba Ermeniler tarafından katledilenler gerçekten sadece Türkler olabilir mi? Zira o dönemde Osmanlı zayıf. Azınlıklar da fırsat kolluyor. Kürtlerin de çeşitli cemiyetlerle ayrılıkçı faaliyetler içinde olduğunu biliyoruz. İkinci olarak Ermenistan’la dostluk köprüleri konusunda bir şey söylemek istiyorum. Bundan yaklaşık 3-4 sene önce oldu böyle bir girişim. Sonuçta mesele Cumhurbaşkanımızın soy kütüğüne kadar geldi. Daha da önemlisi Azerbaycanla ilişkilerimiz bozuldu. Mesele çok boyutlu bir mesele sanırım. Saygılarımla.

  • Mechul

    22.4.2014 23:29:00

    Keske issiik sorununa da deginseydiniz...

  • özgür

    22.4.2014 23:19:00

    Akl-ı selim müsbet hareket metodunu kendine şiar edinmiş, menfi milliyetçiliğin bu millet için öldürücü bir zehir olduğunu ispat etmiş, binlerce birlik sebebini göstermiş, gerçek demokrasinin nasıl vücut bulabileceğini ortaya koymuş Risale-i Nurlar’da ve onu okuyan talebelerinde değil mi hocam...

  • ismetbiri

    22.4.2014 22:16:00

    türklük karın doyurmuyor diyen yorumcu katilleri desteklemek karın doyuruyormu ayrıca türke düşmanlık niye ne yapmış türk size ermeniler milyonlrca türkü kürdü öldürürken ermeniye dost türke düşman olmak nedir yazık çok yazık . türk denilmesi insana ne zarar verir gafil olma kürtlere yüz yıllarca iyilik etmiş millte düşmanlık yapmak allaha ve indullaha dokunur

  • kürt

    22.4.2014 18:14:00

    hocam çok güzel yazmışsınız. SEZAİ MUMCU Beyfendi size söylüyorum duyun ben bir kürt olarak türk denilmesini kabul etmiyorum. Türkiyeli denilirse olur ama asla türk kabul etmemde.
    hep bencil düşünüyorsunuz aklınız türklükte ha bu arada türklük karın doyurmuyor bilesiniz.

  • Sezai Mumcu

    22.4.2014 17:44:00

    Abdulmelik Bey 10 gün önce Eski Said Eserleri de denilen Divan-i Harbi Örfî, Sünühat, Hutbe-i Samiye, Münazarat ve Muhakemat gibi eserlerin Üstadin yasadigi yörelerde adet olan güzel örf üzerine yeni bir mahtumesini yapip tatli seyler yedik. Biz Risaleleri döne döne okumaya ölünceye kadar devam edecegiz ve menfî milliyetcilik marazina kapilmamak icin rabbimizin bu fazlina Elhamdulillah diyoruz.

  • Abdulmelik

    22.4.2014 10:32:00

    ’ERMENİLER TARAFINDAN KATLEDİLEN ŞEHİT TÜRKLER ANIT VE MÜZESİ.’ ’Zira bu ibare bundan otuz-kırk sene öncesi için isabetli ve problemsiz idi.’ Bundan otuz-kırk sene evvel bu kadar sorun oluşturmaya bilirdi.Ancak bu isabetsiz ve problemsiz olmadığını göstermez.
    ’Otuz kırk yıl önce “Azeri” de “Aşiret” de o şehit Türkler’in torunları durumunda idi. Zira o tarihlerde Türk kelimesi Türk vatandaşını ifade ediyordu denebilir. Dolayısıyla, bu ifade –zoraki de olsa- kuşatıcı idi.’ Bu yaklaşım hiç bir zaman ne zoraki ne değil kuşatıcı olmadı.Bunun nedenini 2014 yılında açıklamama ihtiyaç yok sanıyorum.
    ’Maalesef değil. Zira bu gün “Türk” kelimesi, ana dili ve hatta analar-atalar dili Türkçe olan kişiyi ifade ediyor. ’ Türk kelimesi daha önce neyi ifade ediyordu birinci sorum? ve neden maalesef? Hala milliyetçi lekelerle olayları değerlendirmek ciddi problem teşkil ediyor.Sezai beyede arada bir açıp Eski Said Dönemi eserlerini okumasını tavsiye ederim.

  • Sezai Mumcu

    22.4.2014 02:28:00

    Avrupa’da Osmanliya daima Türk denmis ve Türk deyince Islam Bayraktari ve Müslüman anlasilmis. Belki bu avrupaî anlayis Dogu ve Serhat illerimize de yayilmali. Türk Türkce konusan veya anadili Türkce olarak anlasilan bir kavrama indirgenmemeli. Avrupa’da basörtülü hemsirelerimiz Arap olsun Acem olsun Türk müsün sorusuna muhatap oluyorlar!!!

    Üstad Hazretlerinin de Türk kavramina bu manada sahip cikmasi ve ehemmiyet vermesi cok manidardir! Belki bu mana oralarda yeniden ihya olmali.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı