Yeni Asya’nın 05.08.2025 tarihli sayısındaki ANKA kaynaklı “AİHM’den bir ihlâl kararı daha” başlıklı önemli haberin özeti şöyle:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “Demirhan ve diğerleri v. Türkiye” davasında verdiği kararla, “Yalçınkaya kararı”na dayanarak 239 başvurucunun haklarının ihlâl edildiğine hükmetti. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. ve 7. maddeleri uyarınca adil yargılanma hakkının ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlâl edildiğini belirtti. 7 üyeli İkinci Daire’de karar 6’ya 1 oyla yani Türkiyeli üyenin muhalefetine rağmen alındı. Hukukçular, bu kararın Türkiye’deki yargılamaların sistematik hak ihlâline sebep olduğunu ortaya koyduğunu belirtti. Binlerce benzer dosyada da ihlâl kararlarının gelebileceği ifade ediliyor."
Biz yıllardır yazıyoruz. Bu davalar ve kararları Türkiye’nin başını çok ağrıtacak. Çare bulmak şart. Bizim görevimiz teklif etmek.
Öncelikle şunu ifade edelim, AİHM bu konuda yalnız değil. AYM’nin Ramazan Topuz kararı da bizim bir hukukçu olarak 2016’dan bu yana yazıp söylediklerimizi utangaç biçimde de olsa doğruluyor:
Önce karardan bazı seçme cümleleri aşağıya aynen alalım:
***
1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçunun başvurucu aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
24. … illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. …
25. … Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayatî önemdedir.
30. Mahkeme, başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararında; başvurucuyu cemaat toplantılarında birkaç kez gördüğünü ifade eden bir tanığın beyanını, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları değerlendirilerek kapatılan dernek ve sendika üyeliğini, sendikanın gerçekleştirdiği bir etkinliğe katılmasını, Zaman gazetesi aboneliğini, kızını örgütle irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir okula göndermesini, iki adet sosyal medya paylaşımını ve FETÖ/PDY Uşak yapılanması içinde olduğu değerlendirilen kişilerle iletişimini dikkate alarak başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olma suçunu işlediği sonucuna ulaşmıştır.
41. … Mahkeme, başvurucunun mahkûmiyetine esas aldığı fiillerin suç oluşturan ya da örgütsel faaliyetler bağlamında gerçekleştirilen fiiller olduğunu, bu fiilleri işlediği sırada başvurucunun söz konusu yapının bir terör örgütü niteliğinden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyamamıştır.
42. Sonuç olarak yargı mercilerince başvurucunun, mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin ileride kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebileceği gösterilememiştir. Başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi, anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunîlik ilkesinin ihlâl edildiğine karar verilmesi gerekir.
Yarın bazı değerlendirmeler yapalım…