Konunun hemen başında teknik bir bilgiyi tekrâren hatırlatmış olalım.
Üstad Bediüzzaman’ın da kurucu üye sıfatıyla içinde yer almış olduğu Yüksek İslâm Akademisi (Dârü'l–Hikmeti’l-İslâmiye), Miladî takvim itibariyle 12 Ağustos 1918 tarihinde resmî kuruluşunu tamamlayarak göreve başladı.
Bazıları açılış gününü “25 Ağustos” diye yazar. Sebebi, Rumî tarihe göre açılış günü “12 Ağustos” diye kayıtlara geçtiği için, bu tarihe 13 gün daha ilave ederek Miladî takvime göre doğru tarihi düşürdüklerini sanıyorlar; lâkin, bilmeyerek hataya düşüyorlar.
Zira, 1917 ile 1926 tarihleri arasındaki zaman diliminde Rumî ile Miladî takvim (gün itibariyle) birleştirilmiş durumdaydı. Yani, 1 Ocak, her iki takvimde de 1 Ocak ve 1 Mart, her iki takvimde de 1 Mart olarak kayıtlarda yer aldı. Dolayısıyla, 13 günlük fark, sadece 1917’den öncesi ve 1926’dan sonrası için geçerli sayılır.
Bu hatırlatmadan sonra, şimdi asıl konuya geçiyoruz.
«
12 Ağustos 1918’te resmî açılışı yapılan Darü’l-Hikmet’in kurucu azaları arasında şu isimler var: Kelâm müderrisi Arapgirli Hüseyin Avni Bey, tefsir hocası Bergamalı Cevdet Bey, ahlâk müderrisi Mehmet Şevketî Bey, mantık müderrisi Elmalılı M. Hamdi Yazır, Halep mebusu Şeyh Beşir, Şam ulemasından Şeyh Bedreddin, Haydarîzade İbrahim, Amasya Müftüsü Mustafa Tevfik ve Bediüzzaman Said Nursî.
Şair Mehmet Âkif de bu akademinin başkâtipliğine tayin olunmuş; ancak, bilâhare azalığa tayin olunmuştur.
Üstadn Bediüzzaman, idareye vermiş olduğu dilekçede belirtmiş olduğu üzere, Harb-i Umumî ve esaret süresi içinde çok rahatsızlandığı (zihin ve dimağ yorgunluğu) sebebiyle uzun müddet izinli sayıldı. Onun yekûn azalık müddeti 4 sene 3 ay kadardır. 1
Bediüzzaman Said Nursî, mağlubiyetle neticelenen Harb-i Umumî sabebiyle içinde bulunduğu ruh halini şu sözlerle özetler: “Ben kendi elemlerime tahammül ettim; fakat, ehl-i İslâmın elemlerinden gelen teellümat beni ezdi. Âlem-i İslâma indirilen darbelerin en evvel kalbime indiğini hissediyorum. Onun için bu kadar ezildim.” 2
«
Şeyhülislâmlığa bağlı olan bu akademi, Osmanlı’nın son döneminde İslâm âleminde ortaya çıkan dinî suallere cevap vermek, meseleleri çözüme bağlamak ve ilmî-fikrî saldırılara karşı İslâm mefkuresini müdafaa etmek maksadıyla kurulmuştur.
«
Dârü'l–Hikmeti'l–İslâmiye (Yüksek İslâm Akademisi), esasen Sultan 5. Mehmed Reşad zamanında projendirildi. Hayata geçmesi ise Sultan Vahdeddin dönemine denk geldi.
Bu akademinin azalarını atamak için devletin yüksek kademelerine verilmiş kontenjanlar vardı. Sadrazamın kontenjanı, Şeyhülislâmın kontenjanı, Ordû–yi Hümâyûnun kontenjanı gibi…
Bediüzzaman Said Nursî, Ordû–yi Hümâyûnun (Osmanlı Ordusunun) kontenjanından âzâ oldu. Onun azalığı için teklifi veren şahıs ise, Ordu Kumandanı Enver Paşa’dır.
Kuruluşundan kısa bir süre önce müracaatını yapan ve üyelik formunu dolduran Üstad Bediüzzaman, kendini şu şekilde tanıtıyor: "İsmim Said, şöhretim Bediüzzaman'dır. Pederimin ismi Mirza'dır. Ma'ruf (bilinen) bir sülâleye nisbetim yoktur. Mezhebim Şafiîdir. Devlet–i Osmaniye tebâiyetindenim. Tarih–i velâdetim 1293'tür. Doğduğum yer, Bitlis vilâyeti dahilinde Hizan kazası mülhakatından İsparit nahiyesinin Nurs karyesidir."
Dipnotlar:
1- Sadık Albayrak, Son Devrin İslâm Akademisi, Yeni Asya Yayınları, s. 92.
2- Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı, s. 132.