"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümle birlikte yaşamak

Abdil YILDIRIM
31 Aralık 2025, Çarşamba
Hayat ve ölüm, iç içe geçmiş, biri olmadan öteki olmaz iki mahluktur.

Hayat halkedilmiş, yaşanan bir hal olduğu için bir mahluktur ama, ölüm nasıl mahluk oluyor diye bir sual akla gelebilir. Evet ölüm de bir mahluktur. "Mahşerden sonra Cennetlikler Cennette, Cehennemlikler de Cehennemde yerini aldığı zaman ölüm getirilir. Cennetle Cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadi şöyle nida eder: 'Ey ehl-i Cennet! Artık ölüm yok. Ve ey ehl-i nar! Artık ölüm yok.' Cennetliklerin neşesi bununla daha da artar. Cehennemliklerin de hüznü artar." 1

Demek ki, ölüm de yaratılmış bir mahluktur ve zamanı gelince kesilmek suretiyle öldürülecektir. O halde, dünyada iken ölümle birlikte yaşıyoruz demektir. Onun için ölüme soğuk bakmak, onu kendimizden uzak tutmak ve ondan kaçmak insana yakışmayan bir davranıştır. En yakın dostuna karşı bir vefasızlıktır.

Bizim inancımızda ve kültürümüzde ölüme bu gözle bakılmış, ölümle iç içe yaşamak için kabirler şehirlerin içine inşa edilmiştir. Yerleşim merkezine inşa edilen camilerin avlusuna, tekke, zaviye ve külliye gibi dinî yapıların kıble tarafına hazire denilen mezarlıklar yapılmış, bu yapıların banîleri ve yakınları vefat ettiğinde bu hazirelere defnedilmiştir. Bu şekilde, insanlar namaza geldiklerinde bu merhumlara dualar etmek suretiyle onlarla olan irtibatlarını devam ettirmişlerdir. Bu hazireler, birer mane-vî hazine olarak muhafaza edilmiştir. Eskiden şehirlerin mezarlıkları şehir merkezlerinde bulunur, insanlar kolaylıkla buraları ziyaret ederek mevtalarına rahmet okurken, aynı zamanda ölümü hatırlayıp ölümden ibret alırlardı.

Ne var ki, son zamanlarda mezarlıklar şehirlerin dışına taşınmış, böylece ölüm unutulmak ve unutturulmak istenmiştir. Ama ölüm insanları unutmuyor. Her gün minarelerden duyduğumuz selâlarla, bir yakınımızın veya yakın bir dostumuzun vefat haberleriyle, ölüm kendisini bize hatırlatıyor. 

Ölümle birlikte yaşamasını bilen, hayatından zevk alır, ölecek olmaktan dolayı bir korku ve endişe duymaz. Mevlâna Hazretleri gibi, ölümü sevgiliye kavuşma olarak görürler. Bediüzzaman Hazretleri, bize onun sevimli yüzünü gösteriyor. Ecel vasıtasıyla insanın nereye sevk edildiğini ve ölümün insanı nereye götürdüğünü şöyle izah ediyor: "Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun."2

Risale-i Nur'dan ölüm bahsini anlayarak okuyanlar, onu o kadar severler ki, bir an evvel ölmek suretiyle kendinden önce giden sevdiklerine kavuşmak isterler.

Böyle sevimli bir dost ile birlikte yaşarken, hayat çok daha zevkli ve sevimli hale gelmez mi?

Dipnotlar:

1- Buhârî, Rikak, 50-51; Müslim, Cennet, 43 

2- Mektubat, 20. Mektup

Okunma Sayısı: 180
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı