Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) değerli Başkanı ve Üyeleri, Bir konudan sizleri haberdar etmek isteriz.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi bir alanda profesöre ihtiyaç duyuyor ve bu ihtiyacı ve aradığı şartları “kadroya başvurmak isteyenlere ulaşsın” diyerek ilân edip duyuruyor.
İlâna göre ilmine ve emeğine ihtiyaç duyulan profesörde şu özellikler aranıyor:
“Yönetim ve organizasyon alanında doçent olup, inovasyon ve rekabet alanında bilimsel çalışmaları olmak. Yükseköğretim Kurumunda Stratejik Yönetim ve Oyun Teorisi derslerini vermiş olmak.”
Bu ilan alenileşiyor. Duyması gereken herkes duyuyor. Ama ilana sadece koskoca Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Melih Bulu başvuruyor.
Başkalarının başvurmamasının iki sebebi olabilir:
Birincisi bu konularda çalışmış başka profesör adayları ve profesörler bu üniversitedeki bu kadro için “aman boş ver, değmez” ya da “ben yerimden, işimden, işsizliğimden memnunum” diye düşünüyordur ve bu sebeple başvurmuyordur.
Ya da bu ilân aslında bir ilân değil bir “nokta atışı”dır. Ya da “adrese teslim”dir. “Sıfatına bak adını bul” oyunu nevindendir. Yani YÖK Başkanının ısrarla “engelleyeceğiz” dediği ve bu amaçla Yönetmelik değişikliği yapılan türden bir ilân.
Bu “değmez” kadroyu “değer” gören Bulu rakipsiz atanıyor. Galiba “usulen” göreve de başlıyor.
Tamam, ama çalışmaya sıra gelince ne olacak ve ne oluyor?
Öyle ya, bir üniversitenin rektörü onca işin gücün arasında başka üniversitede akademik faaliyetlere “gerçekten” katılamaz.
Dolayısıyla rektör Bulu rektör olarak kaldığı sürece Medeniyet Üniversitesi’nin işine yaramaz. Medeniyet Üniversitesinin ilânda bildirdiği konulardaki ihtiyaçlarını göremez.
Yani ilân amacına ulaşmamış durumda.
Ya da bu ilân ve bu atama aslında başka bir amaç için yapılıyor. Şöyle:
Daha önce başka bir devlet üniversitesinde memur kadrosunda çalışmış olmayan ve dolayısıyla memur ve memur emeklisi olmanın avantajlarını elde edememiş olan Bulu Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör kadrosunda ama profesör kadrosunda değil.
(Öncesinde memur kadrosunda bir akademisyen olmaması rektör olarak atanmasına ve çalışmasına engel değil. Olsaydı atanamazdı zaten!)
Dolayısıyla rektörlük görevi bitince kadrosu da bitecekti ve özel sektörde çalışmaya ya da bazılarının ısrarla ve yanlışlıkla “özel üniversite” dediği “vakıf üniversiteleri”nden birinde, ama işçi kadrosunda çalışmak üzere kendisine kadro arayacaktı. SGK’nın Emekli Sandığı kapsamında “memur” olamayacaktı.
Aramasına gerek kalmadı. O kadroyu birileri şimdiden ona buldurdu. Hem de kamu görevinin sağladığı yetkiyi açıkça ve bile bile kötüye kullanarak.
Sayın YÖK Üyeleri,
Gereğini yapmak ve YÖK Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmek sizin görevinizdir. Siz de görevinizi yapmazsanız…