Son yazımızda, iktidarıyla-muhalefetiyle siyasetçilerin ve dostlarının demokrasi konusundaki isteksizliğinin kötü niyet boyutunda olduğunu yazdık.
Yargıya demokrasi getirmek iddiasıyla yapılan bu günkü HSYK tartışmalarının da bir mânâsının olmadığını, tepkisel olduğunu, ilkeye dayanmadığını yazdık. “Son üç yılda yargıyı yenilerken seçtiklerimizin demokrat olmadığını yeni anladık” diyen Başbakan’a ve dolayısıyla “Başbakanın ve yakın çevresinin demokrat olmadığını yeni anladık” diyen eski dostlarına da şunu soralım.
Hakikaten yeni mi anladınız? O zaman 08.05.2012 tarihli yazımızı hatırlatalım.
Bazı kısımları şöyle:
“1. HSYK üye seçimleri göstermelik. Anadolu’nun bir köşesindeki hakim ve savcılar büyük şehirlerdeki HSYK üye adaylarını nereden tanıyacak? Oy kullananlar, bir tür ideolojiye dönüşmüş olan cemaat, tarikat v.b. çeşitli bağları sebebiyle etki altına alınıyor. Bu tür seçimlerde hep olduğu gibi, örgütlü olan kazanıyor. Bakanlık en güçlü örgüt. Böylece bakanlığı elde eden siyasî zihniyet HSYK’yı da elde etmiş durumda.
“2. HSYK üyelerince Yargıtay ve Danıştay’a üye seçme işinde ve üyelerin görev dağılımında ya da başkanlık seçimlerinde de liyakate değil, aidiyete değer veriliyor. “Seçersek emrimize kayıtsız şartsız uyacak mı”, hatta “sırası gelince intikamımızı alacak mı” diye bakılıyor. Adayların sağcı mı, solcu mu olduğu konuşuluyor. Çevresine, kimlere düşüp kalktığına, kritik dâvâlardaki tutumuna v.s. bakılıyor. İlişkileri, telefon görüşmeleri izleniyor.
“3. Yargıtay ve Danıştay’a üye seçilenler siyasî dâvâların görüleceği kritik dairelerde görevlendiriliyor. Böylece hukukun en temel ilkelerinden biri olan “tabiî hâkim ilkesi”, yani “hâkim ayarlamama” ya da “adalette zar tutmama” ilkesi güme gidiyor.
“Özetle; eskiden birileri çeşitli sebeplerle adam kayırmacılığı yaparken, şimdi de başka birileri yine çeşitli sebeplerle adam kayırıyor. Bu kayırma güya ideoloji adına oluyor. Ama aslında amaç yargı iktidarını elde tutmak ve kendisini destekleyen siyasî dostlarını siyasî iktidarda muhafaza etmek.
“...İnşallah ileride bu günün hukuk tarihini yazanlar, kitaplarına “AKP’nin ihtilâl hukuku” adını koymak zorunda kalmazlar. Böyle olmasın istiyoruz, samimiyiz. Dost acı söyler. Dost olmak ve acı da olsa hakikati söylemek istiyoruz.
“Kanaatimiz hususunda ise, şimdilik bazı ipuçları ile yetiniyoruz. Bunlardan biri de dün yapılan Yargıtay başkanlık seçimleri... Malûm, bazı gazeteler bu seçim öncesinde, “Yargıtay’da hükümet-cemaat çatışması geliyor” gibi başlıklar attılar.
“Kasdedilen şuydu: Yeni HSYK’nın seçtiği yeni 176 (-1) üye, bu güne kadar, topluca hareket etti.
“Bu kadar kişi, milletvekillerinin grup toplantısı yapması gibi bir toplantı yapıp, kendi aralarında bağlayıcı ya da tavsiye edici karar vermiş olmayacaklarına göre, içlerinden bazıları lider durumunda. Ve onlar meşveret ediyor, diğerleri de onların kararına uyuyor! O karar aklına uymasa da...
“Yani bu aslında “yargıda demokrasi” değil, olsa olsa “yargıya demokrasi oyunu”.
“Yargıtay’ın yeni başkanı Ali Alkan yargıya ve Yargıtay’a hayırlı olsun. Ama dünkü seçimde de bu blok dağılmadı.
“Kanaatimce yargıda demokratikleşme başka bahara...
Bu güne gelince...
Ey siyasiyyun ve ey onların safdil dostları.
“Bu yazıları okumamıştık” demeyin, bal gibi okudunuz da o zaman işinize gelmedi. Zira bize “yazma bunları, yürüyen tekere çomak sokma” diyen sizdiniz. Tekerinizi sevsinler.