Bütün dünyada büyük yankılar uyandıran Charlie Hebdo baskınından sonra Fransa’nın başkenti Paris’te bir televizyon kanalının sunucusu, Müslüman olan ünlü bir futbolcuyu önce üzerinde “Ben Charlie’yim” anlamında bir cümle yazan tişörtü giymesi için zorluyor.
Bu teklifi geri çevirerek, “Ölenlerin ailelerinin acısı paylaşmak için siyah bir tişört giyeceğim.” diyen futbolcuya sunucu bu sefer, “Müslüman mısın yoksa İslamcı mı?” sorusunu yöneltiyor. Terör ile İslam’ın yanyana getirildiği, neredeyse bütün Müslümanlara terörist yaftasının yapıştırılmaya çalışıldığı bir zihniyetin yönelttiği bu kontra soruya Müslüman futbolcu şu cevabı veriyor. “Yıllardır benim mensubu olduğum dinden insanlar öldürülüyor. Bizler, öldürenlere ‘siz hangi dine mensupsunuz’ demedik. Katil dünyanın her yerinde katildir.” Taşı gediğine koyan bu mükemmel cevapla milyonlarca Müslümanın gönlüne su serpen ve herkesin sevgisini kazanan bu futbolcu, Beşiktaş’ın bu yıl Chelsea’den transfer ettiği Senegalli futbolcu Demba Ba’dan başkası değil.
İlk günden itibaren taraftarının sevgilisi haline gelen Demba Ba, “Ne Müslüm Baba, ne Orhan Baba; tek çaremiz sensin Demba Ba” tezahüratları ile yeşil çimlerin en popüler adamı oldu ve son günlerde de adına besteler yapıldı. Attığı gollerden sonra secdeye kapanan Beşiktaşlı futbolcu, namazı unutan bir topluma namazı hatırlattı ve namazsız evlerde büyüyen çocukları ‘namaz’la tanıştırdı. Allame-i cihan ulemamız, tartışma programlarında Ba’nın yaptığı secdenin makbuliyetini sorgulayadursun. Demba Ba, “Sabah namazına kalkamıyorum, beni uyandırır mısın?” diye kendisine twit atan taraftarından onu namaza kaldırmak için numarasını isteyerek herkese iyi bir ders verdi. Yıllar önce “Pascal bizi discoya götür!” diye bağıran Beşiktaş tribünleri şimdi “Demba Ba bizi Cuma’ya götür!” tezahüratlarıyla inliyor. Beykoz’da oturan ve vakit namazlarını evinin yakınındaki camilerde kıldığını açıklayan Beşiktaş’ın yıldızı Demba Ba’nın çok üzüldüğü bir hususu şöyle açıklıyor. “Bu kadar fazla Müslüman’ın olduğu yerde namaz vakitlerinde çok az kişinin camilere gitmesi beni şaşırtıyor.” Başka bir röportajında da şunları söylüyor: “Müslümanların sayısı her geçen gün artıyor; ama önyargılar var, Müslümanlara kötü gözle bakıyorlar. Böyle bir ortamda Müslümanların birbirlerine sıkı sıkı sarılmaları gerekiyor.” Kendi kendimizi yediğimiz bu günlerde dışarıdan söylenmiş sarsıcı sözler bunlar.
Sporun evrensel bir dili var. Barışa, sevgi ve dostluğa hizmet edebilecek bir dil bu. Karakterli, düzgün, dürüst sporcularla son yıllarda bilhassa futbol gibi, çirkefliklerle anılan bir çok spor dalını ve taraftarını bu dille bir rehabilitasyona tabi tutmak da mümkün. Demba Ba son günlerde bunun açık bir örneği olarak bu fırsatı bizlere veriyor.
Türkiye sosyolojisini anlamadan ülkenin meselelerini çözmek de neredeyse imkânsızdır. Bazen öyle fırsatlar ayağınıza gelir ki, unuttuğunuz değerler, yok saydığınız hasletler farklı rüzgârlarla kapınızı çalıverir. Demba Ba böyle bir rüzgâr. İyi niyet, düzgün bir karakter, inançlarına sadakat, dürüstlük, hoş görü, dayanışma… Demba Ba, bu günlerde hiç alışık olmadığımız bir şekilde, bir futbolcu olarak bunları temsil ediyor. Senegalli futbolcu sosyolojik olarak dağılan bir toplumun nasıl toparlanacağına dair ipuçları sunuyor.
Deizm’in gençler arasında yaygınlaştığı, hazcılığın değer haline getirildiği, ‘namaz’ gibi dinin direğini oluşturan ibadetlerin unutulduğu Müslüman bir toplumda namazı gündeme getiren ve gençler arasında namaza olan ilgiyi artıran, her haliyle Müslümanca bir duruş sergileyen Ba’yı izlemenizi öneririm. İyi ki geldin Demba Ba!