Bir Kutlular hikâyesi...
Kutlular Abi önceki gün, -günahı da vebali de boynuna- adı yalnızca günahlarının kararttığı bir mezar taşında kalacak, ismi nisyana mahkum olacak zavallı bir kalemşörün ‘kara’ vicdanının hedefi oluverdi. Kalemini sefihliğe esir edenlerin bir dâvânın vicdanına dil uzatması alıştığımız bir şeydi; lakin çukurluğun dipsizliğine şahitliğimiz ilk kezdi. Şahit ol ya Rab!
Mehmet Kutlular’ın hikâyesi vicdandan Hakk’a yolcuğun adıdır. Savruluşların, satışların, satılışların, kayboluşların, kaybolmuşların, kaypaklığın, kaypakçılığın, omurgasızların ve omurgasızlığın dünyasında hakperestliğin, hakkı temsil eden dik duruşun, imanlı söyleyişin, Müslümanca hal ve etvarın adıdır.
Hakkı çiğneyenler karşısında; kul hakkını yiyenlere, kula kulluk edenlere, insaf ve vicdana sığmayacak pespayeliklere alkış tutanlara ‘durun kalabalıklar!’ diye seslenen; tehditler, yasaklar, hapisler, tedhişlerle sesini kısmak isteyenlere ‘zalimler için yaşasın cehennem!’ diye haykıran Üstadının yolunda hakkın sesidir.
Hakkın gür sesi olmak… Yeni Asya’nın seslendirdiği bir hakperestlik ve adamlığı ölçüsüdür. Yolunu iman ve Kur’ân hakikatlerinin çizdiği rotaya çevirenler, iman kalesini zaafa uğratmak isteyen tahripçi fikirler ve hareketlerle daima karşı karşıyadır. Bilerek ya da bilmeyerek zındıkaya alet olanlar, İslam kardeşliğini öldüren hücumlara destek verenler, mümine yakışmayan bir garabet ve hamakatle on iki yıldan beridir beraber yürüdükleri yol arkadaşlığını “aldanmışız, bizi de aldatmışlar” diyerek satanlar… ‘müsbet hareket’ prensibiyle hakka, adalete, vicdana, insafa çağıran Yeni Asya’yı ve Mehmet Kutlular’ı anlayabilirler mi? Konuşmaya, anlamaya, sormaya cesaret edemeyerek bir dâvâ adamını mazlum kızı üzerinden vurmaya çalışmak hangi aklın, hangi vicdanın, hangi pazarlığın ürünüdür? Tarih talimatlı muvazzaf kalemleri de nefret ve tel’inlerle kaydedecektir elbet.
Mehmet Kutlular… 12 Eylül darbesi sonrasında Kemalizm’le dindarları barıştırmak isteyen menhus ve karanlık projeleri Risale-i Nur projektörüyle fark eden, kirli oyunları Kur’ân’ın emrettiği meşveretten aldığı güçle bozan, istibdat ve tahakküm karşısında izzet-i İslamiyeyi muhafaza eden mümtaz bir şahsiyettir. Bugün Yeni Asya’nın Bediüzzaman’a yaslanan yüz elli yıllık Ahrar çizgisini görmezden gelerek Demokrat Parti kararını hazmedemeyenler Kutlular Abi’nin adamlığını nerden bilsinler? Milli Görüş esvaplı müfteriler, 12 Eylül darbesi sonrası Kutlular Abi’nin kapısını çalarak “yurtdışında Milli Görüş ve Süleymancılar’a karşı birlikte çalışmak şartıyla kendilerini ihya edeceklerini” söyleyen darbecileri “onlar bizim din kardeşimiz, aramızdaki meseleleri içimizde hallederiz, siz de kim oluyorsunuz?” diyerek kovuşunu ya bilmiyorlar ya da pis siyaset oyunlarının en derin çukurlarında kaybolmuş vicdanları mümince duruşu ve söyleyişi çoktan unutmuştur da ellerinden düşürmedikleri Kur’ân’ın hakka, hakikate, adalet ve kardeşliğe dair evamirinden nasipleri dahi kalmamıştır.
Kutlular Abi; mukaddes dâvâsı uğrunda şahsını, şahsiyetini, canını, canından bir parçayı, evladını feda eden bir dâvâ adamıdır. İla-yı kelimetullah davasını kuru bir dünya saltanatına indirgeyenler böyle bir dâvâ adamının yüreğindeki sırları, ruhundaki acıları nereden bilecekler, böyle bir dâvâ şuuruna nasıl erişecekler?
Kutlular Abi, “adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet”e dayanan bir cumhuriyeti; din ve vicdan hürriyetini güvence altına alan, faziletle ve ahlak prensipleriyle süslenmiş bir ahrarlık anlayışına dayanan demokratlığı savunan Üstadımızın dâvâsını, bu dâvâyı seslendiren Zübeyir Gündüzalp çizgisini Yeni Asya bayrağı altında muhkemleştirenlerin önde gelenlerinden biridir. Talimatla iş tutanlar, vicdanını üç kuruşluk hava parasına satanlar, Kur’ân’ın yüzde doksan dokuzluk ahkâmını yüzde bire bilmem neyin karşılığında feda edenler… kardeşlik, hıllet, muhabbet ve hamiyetten nasibi olmayanlar… bir arada yaşama prensiplerinden, çoğulculuktan bihaberler… demokrasiyi küfür ilan edenler… İslam coğrafyasını kana bulayan ellerin uşaklığını yaptıklarının farkında bile olmayanlar… hak ve adaleti meslek ittihaz eden bir cemaatin meşveretle verdiği seçim kararını Kutlular Abi üzerinden ahlaksızca eleştirenler… Biliniz ki, yüz elli yıllık hak çizgisini uydurduğunuz bir paralel yaftasıyla susturmaya çalışmak konjonktürel, kârlı bir siyaset hamlesi olabilir; ama asla ahlaki ve vicdani değildir.
Kutlular Abinin şahs-ı manevî ile beraber yürüdüğü çizgi… İstibdad ve zulmün, din ve vicdan hürriyetini kısıtlayıcı her hareketin, dine ve dinî değerlere karşı duran her türlü anlayışın karşısında duran doğru bir çizgidir. Dün Kemalizm adına yapılanların bugün dindarlık kisvesi altında sergileniyor olması bu çizginin değişmesi için geçerli bir sebep midir?
Mehmet Kutlular… Eğilmeden, bükülmeden hak bildiği yolda yürüyen çilekeş yolcu… Hakk’a varan yolculuğunda varsın bazıları kokuşmuş vicdanlarının baykuşluğuna soyunsun. Biz biliyoruz ya! “Allah imhal eder; ancak asla ihmal etmez.”