Her şeyin bir ilki veya bir başlangıcı vardır.
Yeni Asya bir okuldur. Bu okuldan şimdiye kadar çok kimse mezun oldu. Bazıları ise okumaya devam ediyor.
Gazetemizin bir özelliği de okuyucusuyla bütünleşmesidir. Bu konuda zaman zaman pek çok yazı yazılmıştır.
Gazetemizde “Huzur”un hakkını vermek lâzım diye düşündüm. 1970’li yıllarda Ankara’da yaşayanlar bu “Huzur”u çok iyi bilirler. Orada yaşananlar bir romanın sınırlarını çok aşar. Orada kalanlar belki bir gün “Huzur”un romanını yazarlar diye düşünüyorum.
Kısaca tanıtayım: Huzur, Ankara /Seyran Bağları semtinde yer alan bir apartmanın adıdır. O apartmanın bir dairesinde üniversitede okuyan öğrenciler kalıyordu. O zamanki Nur medreselerinden biri. Kalanların ve gelenlerin ortak özelliği “yazar” olmaları. Dairenin bir odasında kütüphane, ortada bir masa ve emektar bir daktilo yer almaktadır. Semt çok uğrak yeri olmadığından normal ziyaretçileri de az olurdu. Ziyaretçilerinin ortak özelliklerinden biri de aynı düşüncelere sahip kişiler olmalarıdır. “Huzur”a kimler geldi, kimler gitti? Ben hepsini saymaktan âcizim.
Huzurun en müdavimlerinden birisi vardı ki, ne kendisi boş dururdu, ne de başkasını boş durdururdu. O da kim mi? Tabiî ki Ali Toker Ağabey.
O tarihlerde gazetemiz yanında bir de yayınevimiz vardı. Gazetede tefrika edilen bazı yazılar daha sonra kitap, broşür olarak çıkardı. Dergilerimiz (Köprü, Can Kardeş, Bizim Aile, Genç Yorum) henüz doğmamıştı. Gazetemiz az bir yazar kadrosu ile altı sayfa olarak çıkmaya başlamıştı.
“Huzur”da Ramazan sayfasına ilk defa orijinallik getirildi. Sayfa hazırlıklarına aylar önce başlanır, planlama yapılırdı. Köşeler belirlenirdi. Buralara kimlerin yazı hazırlayacağı kararlaştırılırdı. Hummalı bir çalışma başlatılırdı. Yazılarda ilim-iman bağlantısı kurulurdu. Benden “Bir Soru, Bir Cevap” köşesine daha çok ilmihal konularını yazmam istenmişti. Her güne bir soru düşecek şekilde 30 yazı hazırladım. Ali Ağabeye teslim ettim.
O yılın Ramazan sayfasının “Hücreden İnsana” köşesinin hazırlanması Alpaslan Özyazıcı’ya tevdi edilmişti. Bir gün Alpaslan Ağabey koltuğu altında büyük bir dosya ile çıkageldi. Şöyle bir baktık. Önce kendimizi tıp fakültesi öğrencisi sandık. Yazıların muhatabı gazete okuyucusu değil de sanki üniversite öğrencisiydi. Bu yazıyı gazete okuyucuları nasıl anlayacaktı? “Bunu biraz basitleştirebilir misin?” dedik. İstemeyerek geri götürdü. Kısa bazı değişiklikler yaparak tekrar getirdi. Yazı biraz da Ali Ağabeyin isteği üzerine kendisinin yanında bazı değişikliklere uğradı. Hazırlanan diğer yazılarla birlikte Ramazan sayfası dop dolu çıkmıştı. O yıl gazetede en çok okunan ve aranan sayfa, Ramazan sayfası oldu. Pek çok tebrik aldık. O seneki Ramazan sayfası basında da ses getirmişti. Gazetelerin ezberi değişti desek belki daha doğru olur.
“Hücreden İnsana” ile Yeni Asya Yayınları arasında “İlim ve Teknik Serisi” başladı. Daha sonraki yıllarda çıkan Ramazan sayfaları merakla beklenir oldu. Bazı yazılar daha sonra kitaplaştırıldı.
Ali Toker Ağabey bizi hep yazı yazmaya teşvik ederdi. “Yazın” derdi. Biz yazardık. Beğenmediklerimizi yırtardık.
Yırtarken elimizden alırdı: “Siz yırtmayın, bana getirin. Ben yırtarım” derdi.
Hazırladığımız çoğu elle yazılmış yazıları verirdik. O kendisi veya başkasına daktilo ettirirdi. Bu yazılar bazen uzun zaman sonra gazetede yayınlanırdı. O yazıları gördüğümde şaşırırdım. “Bu yazıları kim yazmış?” derdim. Çünkü bazı yazılarımı hatırlamazdım bile. Ama arşivde kaybolmazdı. O yıllarda dergilerimizin tohumları gazetede “Çocuk Bahçesi”, “Hanım Hanıma”, “Gençlik” ve “Elif” gibi köşeler olarak atılmıştı. Yazdığım yazılar bu köşelerde peyderpey yayınlandı. Aylarca o köşeleri doldurmaya çalıştık. Daha sonra köşelerin gerçek sahipleri çıktılar. Onların yazdığı yazılar yayınlanmaya başladı. Köşeler sayfa, sayfalar ek oldu. Bu da yetmedi. Haftalık “Can Kardeş”, aylık “Köprü” dergilerimiz neşir hayatına başladı. Şimdi aylık “Can Kardeş”, “Bizim Aile”, “Genç Yorum” ve akademik “Köprü” dergilerimiz yayın hayatına devam ediyor. Bu arada yüzlerce kitap, broşür kütüphaneleri süslemektedir. Cd’ler ve internet üzerinden yapılan yayınlar bir başka güzel. Hepsinin ayrı bir güzelliği var. Emeği geçenleri gönülden tebrik ediyor ve onlara başarılarının devamı için duâ ediyorum.
Yeni Asya, “Vatan sathını bir mektep yapmak” üzere yola çıkmıştı. Şimdi ise “Dünya sathını bir mektep yapmak” yolunda ilerliyor.