Bunun mazereti olur mu, olmaz mı? O sizin takdirlerinize kalmıştır. Önce nefsimize, sonra da birbirimize söyleyebilecek bir çift sözümüz var. Eğer talebelerinin mazereti olsaydı; merhum Zübeyir Gündüzalp (ra) kendine bir mazeret bulurdu ve ‘’Gerekirse derimizi kâğıt ve kanımızı da mürekkep yapmalıyız’’ deyip o günden bize bir nümune-i imtisal olmazdı. Evet, Zübeyir Abinin bu sözü ve onun her zamanki hali ve hayatı bize onun gerçek bir mücahit olduğunu göstermiştir. Ama ne yazık ki, bugün tevakkuf eserleri görülüyor. Halbuki, dünyevî cihette saff-ı evvel ağabeylerin sahip olduğu imkânların çok üstündeyiz elhamdülillah.

Evet Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât’ta demiyor mu ki; ‘’Fenn-i hikmette takarrur etmiştir ki, hiss-i dinî, bahusus din-i hakk-ı fıtrînin sözü daha nafiz, hükmü daha âlî, tesiri daha şedittir’’. 1 Demek ki fıtrîlikten uzaklaştık ve dünyevîleştik. O da bizi terakki yerine, tevkif ettirdi. 

Logosunda ‘’Ümitvâr olunuz: Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sâdâ İslâm’ın sâdâsı olacaktır’’ parolası yazılı olan ve hak ve hakikatin gür sesi ve ümit ve müjdesi olan Yeni Asya’nın sayfa sayısı azaltılmış olması da şevkimizi kırmamalı. Herkes tatile girmişse, vicdan da mı tatile girmiş? 

Bediüzzaman Hazretleri’nin Muhakemat’taki vicdan için yapmış olduğu şu müthiş tesbiti hatırlayalım: “Kalbinde nokta-i istimdad, nokta-i istinad ile vicdan-ı beşer Sânî’i unutmamaktadır. Eğer çendan dimağ ta’til-i eşgal etse de, vicdan edemez.’’ 2 

Şimdi bizlere düşen, hizmetlerimize, ders ve sohbetlerimize kaldığımız yerden, yeni bir şevk ve aşkla devam etmek olmalıdır. Derslerimizin tesir etmesi için, Üstadımızın ve Risale-i Nur’un metoduna sadık kalmalıyız. Bunun en güzel örneğini de Zübeyir Ağabey’in ders yapma metodunda görmekteyiz. 

Zübeyir Ağabey’in Konferans isimli eserinde konuyla ilgili olarak bizi aydınlattığı parçayı alıyoruz: ‘’Şimdi Risale-i Nur Külliyatı’ndan, iman, Kur’ân ve Hazreti Peygamber Efendimiz (asm) hakkında olan eserlerden bazı kısımları aynen okuyacağım. Siz bu eserleri elde edip tamamını okursunuz. Okurken, belki izah edilmesini isteyen kardeşlerimiz olacaktır. 

Fakat, bu hususta arz edeyim ki, Üstadımız Bediüzzaman, bir Nur Talebesine bazen okuyuvermek lütfunu bahşederken, izah etmiyor, diyor ki: Risale-i Nur imanî meseleleri lüzumu derecesinde izah etmiş. Risale-i Nur’un hocası Risale-i Nur’dur.” 3

Yine aynı eserin başka bir yerinde: ‘’Risale-i Nur, cami hakikatler ve veciz sözler hazinesidir; bir cümlede bir sayfalık, bir sayfada on sayfalık, bir risalede bir kitaplık mana ifade eden ve camiül-kelim hususiyetine malik bir şahaserdir. Bunun içindir ki, dersleri çok tesirlidir ve gayet nafizdir. Mütehassıs zatlarca malûmdur ki, imanî meselelerde fazla tafsilat, dersin tefhim ve tesirini zorlaştırabilir. O derslerin kanaat verici ve tatminkâr olmasında çok defa faydalı bir netice elde edilmez. Bu hakikate binaen, bilhassa imanî hakikatlerin mücmel olarak ders verilmesi, daha tesirli ve daha verimli ve daha anlayışlı olmaktadır’’ diyor. 

Hizmetlerimizin kesintiye uğramadan devam etmesi için, Üstadımızın ve onun "dünyalar değişmem" dediği Zübeyir Ağabey'in hizmet metoduna sadık kalarak derslerimize ve hizmetlerimize devam etmeliyiz.

İşte Üstad ve İşte Zübeyir Abi. Başka söze ihtiyaç var mı?

Dipnotlar:

1- Münâzarât s, 100.

2- Muhakemat İkinci Makale Birinci Maksat.

3- Konferans, s. 77.