“Devletin beka meselesi var, CHP iktidara gelirse ülke batar, öyle ise RTE!” propagandası yapanlar için:
“Hiçbir müfsid, ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum… Delil ve âkıbete bakınız.” (Münâzârât, s. 49.) Şimdi bunları şu mihenglere vuralım mı?
“Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyiz.” (ESDE, Nutuk, yeni tanzim, s. 196.) “İstibdat tahakkümdür, muamele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vahiddir (tek görüştür), su-i istimalata (yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, vs.) gayet müsait bir zemindir, zulmün temelidir, insaniyetin mahisidir (mahvedenidir). Sefalet derelerinin esfel-i safilinine insanı tekerlendiren ve alem-i İslamiyeti zehirlendiren istibdattır...” (Münâzarât, s. 15) “İstibdat ne şekilde olursa olsun, meşrûtiyet libası (demokrasi elbisesi) giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım.” (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 40.) Bu cümleleri anlayarak okuyan ve kabul eden hiç kimse “müstebit, yolsuz, riyaset-i şahsiyeci/tek adam zihniyetini ve yapılanmasını” desteklemez, destekleyemez! Çünkü Bediüzzaman diyor ki:
“Şimdi zaman cemaat zamanıdır… (ilim, teknoloji, ticaret, yönetim, vs. yönlerinden) Ferd yüz dâhi de olsa, cemaatin şahs-ı manevisini karşı sivrisinek kadar kalır.” (bknz., Sünuhat, s. 51-52.) “Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin sahs-ı mânevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.” (Mektubat s. 422.) Dolayısıyla Bediüzzaman lider, şeyh, hoca, ağa, bey, vekil, varisleri aradan çıkarmış; cemaat, şahs-ı manevi, meşrutiyet, istişare, şura, parlamenter sisteme (ortak akıl, kollektif şuura) dayalı bir yönetim biçimi öngörmüş. Peki, devletin bekasını neye bağlamıştır? “Ey hürriyet-i şer’i! Sen olmasaydın, ben ve umum millet, zindan-ı esarette kalacaktık. Seni ömr-ü ebedî ile tebşir ediyorum. Eğer aynü’l hayat şeriatı menba-ı hayat yapsan ve o cennette neşvünema bulsan, bu millet-i mazlumenin de eski zamana nispeten bin derece terakki edeceğini müjde veriyorum.” (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 73.) “Meşrûtiyet (demokrasi) hâkimiyet-i millettir; siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir; siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvak ve hissiyât-ı âliyeyi uyandırır; uyku bes, siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan kurtarır; siz de tam insan olunuz. İslâmiyetin bahtını, Asya’nın taliini açacaktır. Size müjde. Bizim devleti ömr-ü ebedîye mazhar eder. Milletin bekasıyla ibka edecek; siz daha me’yus olmayınız.” (Beyanat ve Tenvirler, s. 47.) Devletin bekası, hürriyet ve demokrasi iledir!..