09 Ocak 2011, Pazar
Cuma günü, bütün matineler doldu, bilet bulmakta güçlük çektik; ancak, emrivaki yaparak 21:00’de, Hür Adam Bediüzzaman Said Nursî filmini seyrettik...
Yapımcı yönetmen Mehmet Tanrısever’i, senarist Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin’i, oyuncu Mürşit Ağa Bağ’ı tebrik ederiz. Binler teşekkür ederiz. Var olun, bahtiyar olun!
Bediüzzaman’ın cesareti, kahramanlığı, cihadı, hürriyetperverliği, cumhuriyetperverliği; birlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk, ilim, teknik, ilerleme, herkesi kucaklayan şefkati ve sâir olumlu mesajları gayet başarılı bir şekilde nazara verilmiş.
İtiraf etmeliyim, bu hususları izlerken heyecanlandım, zaman zaman tüylerim diken diken oldu. Bazı kardeşlerimiz, “Mendillerinizi hazırlayarak izleyin!” diye yazmışlardı, ama, itiraf edeyim ki, tek bir sahnede gözlerim dolar gibi oldu ve o da kayboldu.
Bunun iki sebebi var: Kasâvet-i kalbimin yanında, filmde, gerçeklere uymayan bir takım mesajlar vardı. Kafam onlara takıldığından, kızgınlığımdan, ağlamayı da beceremedim!
Sinema tekniği açısından söyleyebileceğim bir şey yok. Zira, bu sahaya tamamen yabancıyım. Ancak, birçoğumuzun fark edebileceği birkaç noktaya temas edeyim:
Bir sefer heyecan unsuru ve sürükleyicilik pek yoktu. Hadiseler kopuk kopuktu. Belki de Üstad’ın hayatını kare kare okumaya, anlamaya, anlatmaya, okumaya çalıştığımızdan bize öyle geldi. Üstadı ilk tanıyacaklara çok daha çarpıcı gelebilir.
Bediüzzaman’ın Van’dan sürgüne giderken giydiği yepyeni ve kısacık modern cübbesi ve İspanyol paça pantolonu pek uymamış.
Afyon Hapsin’deki talebelerin yepyeni ve ütülü elbiseleri, yakaları kolalı, beyaz gömlekleri o havaya pek uymamış. Onun yerine, dışarıda veya mahkemede kravatlı olarak talebeleri nazara verilebilirdi.
Hele talebelere giydirilen o şapka yok mu? Haydi bir sahnede Şamlı Tevfik Hafız Ağabeyin başına koymak neyse… Bütün ağabeylerin başlarına şapkaları geçirmek ve sahne sahne göstermek de nereden çıktı? Bu gerçeklerle bağdaşmıyor!
En çok tenkide medar yanı ise, M. Kemal’in, filmdeki şekliyle ölümünden 15 gün önce, Müslümanlara “Peygamberin yolundan gidin ve İslâmın emirlerine uyun!” muhtevasındaki vasiyet mektubu! Böyle bir mektubu hiçbir tarihçinin ortaya koyduğunu duymadık! Olsaydı, şimdiye kadar ortaya çıkarırlar ve yayarlardı. Zira, 1980’den sonra “Dindar bir M. Kemal portresi” nazara vermeye çalışmalarına rağmen, Evren ve takımı bile böyle bir iddiâda bulunmadı!
Farz edelim ki, demiş! Ne anlam ifade eder? Camileri kapatan, ezanları Türkçeleştiren, 18 sene bu semalarda susturan, bin yıldan beri kullanılan yazıyı kaldırıp, milleti sıfır okuma yazma seviyesine düşürten ve dini ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışan M. Kemal değil mi? Hâlen var olan yasaklar onun adına devam ettirilmiyor mu?
Şu halde, M. Kemal’in dine yaklaşımını, ilke ve inkılâpların hedefini ve sonuçlarını yerli ve yabancı ilim adamlarının değerlendirmeleriyle nazara vermek farz oldu! Belki Mehmet Tanrısever ve arkadaşları gelecek film çalışmalarında bu konulara da eğilirler.
Okunma Sayısı: 1325
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.