Geçirdiğimiz trafik kazasından, üç kişi, önü haşat olmuş bir arabadan burnumuz dahi kanamadan çıktık!
Evet, bu kazadan ne çıkarmalıyız?
Her an korunduğumuz görünür, görünmez kazalardan, musîbetlerden hangi dersleri çıkarmamız gerektiğini Bediüzzaman’dan dinleyelim:
“Mülkün sahibi, mülkünde nasıl dilerse öyle tasarruf eder… Ey insan-ı müştekî! Sen mâdum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkezâ...
Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenâb-ı Hakkın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücut mertebelerine mukabil şükretmeyerek, imkânat ve ademiyat nevinde ve senin eline geçmediği ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfrân-ı nimet ediyorsun?”1
Bu ölümlü kazadan bir sıyrık dahi almadan kurtarılmamız; artık ikinci bir teşekkür namazı dahi kılmamızı farz kıldı!
Kıyamda durup, rükua eğilip, secdeye varıp namaz kılabildiğimiz için ikinci namazı, ikincisi üçüncü bir namazı, üçüncüsü dördüncü bir namazı, dördüncüsü beşinci bir namazı gerektirir… Ve helümme cerren, böyle devam eder gider…
Eğer “Elimden gelseydi bilfiil (devamlı kıyamda, rükuda, secdede, yani, namazda olurdum) ve gelmediği için binniyet, bittasavvur, bilhayal, bütün mahlûkat dilleriyle dedim ve ebedü’l-âbidîn daima tekrar etmek istiyorum.2
“Madem el-insanü abîdü’l-ihsan sırrıyla, herkeste ihsana karşı perestiş var. Elbette, böyle hadsiz ebedî ihsânâta karşı, kâinat kadar bir kalbim olsa, o ihsana karşı muhabbetle dolmak iktiza eder ve doldurmak isterim. Ben bilfiil o muhabbeti etmezsem de, bil’istidat, bil’iman, binniyet, bilkabul, bittakdir, bil’iştiyak, bil’iltizam, bil’irade suretinde ediyorum.”3 diyorum.
Yani, fiilen kılamazsam, hamdedemezsem, muhabbet etmezsem de, “bil’istidat” (sonsuz yeteneklerime sonsuz şükür, hamd ve namaz), “bil’iman” (sonsuzca kılıyorum, hamdediyorum, muhabbet ediyorum diye inanarak), “binniyet” (sonsuz namaz kılıyorum, bütün varlıkların kıldığı namazı kendi namıma niyet ederek Allah’a takdim ediyorum), “bilkabul” (sonsuz kere ifa ettiğimi kabul ediyorum), “bittakdir” (sonsuz kere taktir ediyorum), “bil’iştiyak” (sonsuza dek yapma aşk ve şevkim var), “bil’iltizam” (sonsuz kere kılmaya, şükretmeye, muhabbete taraftarım), “bil’irade” (sonsuz kere hamd, şükür, muhabbet edip namaz kılmak istiyorum) suretinde ediyorum…
Dipnotlar: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 276. 2- Bediüzzaman, Şualar, s. 65. 3- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 63.