Bediüzzaman, “Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı manevî hükmeder ve dayanabilir” 1 derken, yalnızca namaz ve dinî hizmetlerde “cemaat zamanıdır” demiyor…
Fikir, ilim, teknik-teknoloji, maddî-manevî üretim, ticarette de-şirketler, holdingler bile cemaat ruhuyla çalışıyor- “Zaman, cemaat zamanıdır!” Ki bugün, ilmî, teknik, teknolojik keşif ve buluşları NASA, CERN, AR-GE cemaatleri ve ekipler yapıyor.
Cemaat; hizmetleri birlikte yürütmek demektir. Bu, otomatikman meşvereti gerektirir. İş ve hizmetler “meşveret, şûrâ, meclis” ile yürütülme mecburiyetinin Kur’ânî dayanağı, “İşlerde onlarla istişare et.’ ‘Onların aralarındaki işleri, istişare iledir.’ 2 mealindeki âyetlerdir. Peygamberimiz (asm), hakkında vahiy olmayan bütün meselelerde arkadaşları olan Sahabe-i Kiramla meşveret etmiştir.
Üstadımız, Şûrâ Sûresi, meşveret, istişare “Âyetlerinin emriyle, kardeşlerimle bir meşverete muhtacım” 3, ayrıca, “…hizmet-i Kur’ân’daki kardeşlerimin nazarlarına arz edip meşveret etmek ve onların fikirlerini istimzaç etmek (kaynaştırmak) ve beni ikaz etmek için şu kısmı yazdım, onlara müracaat ediyorum” 4 diyerek tekrar tekrar vurgular; şahısları aradan çıkarır, “meşveret, şûrâ, meclisi” ikame eder: “Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin (talebelerin) ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.” 5
Peygamberimiz (asm), kendi fikrinin aleyhinde olduğu halde meşverete uyuyor, onun varisi Bediüzzaman meşverete uyuyor, öyle ise bazı kişilere ne oluyor ki, meşverete uymuyorlar? Hatta, 40-50 yıldan beri işleyen meşveret sistemini alkışlayanlar, son zamanlarda “Meşveret ne derse odur’’ demek yerine ‘meşveret hem şeri’ ve hem de haklı olmalıdır ki o meşveret doğru olsun’’ demeye başladı!?
Meşveretin “şer’i ve haklı” olduğunun mihengi nedir, kararını kim verecektir? Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin meşveret ölçü ve prensiplerini “Meşveret herşeyde hükümfermadır, meşverette hüküm ekseriyete göre verilir” ortaya koyan Risale-i Nur... Onun da temsilcisi, “cemaat, meşveret, şahs-ı manevî”, yoksa kişiler değil! Çünkü, şahısların işi “keyfî”dir. Eşhâsın keyfine tebaiyet edilmez ve etmeyiz!” 6 Zira, bir şahıs meşvereti ve kararlarını, “Bir akıl, iki göz, iki kulakla” değerlendirir. Ama, meşveret yüzlerce, binlerce akıl, on binlerce kulak ve göz ile değerlendirir elle çalışır. 7
Bu cemaatin, şahs-ı manevinin namazı, hizmetleri şer’i ise, meşvereti de şer’idir!
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 106. 2- Al-i İmran Sûresi, 159, Şûrâ Sûresi, 38. 3-Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 23. 4- Mektubat, s. 394. 5- Hizmet Rehberi, s. 175. 6-Mektubat, s. 417. 7- Lem’alar, s. 165.