Ruh ve bedenimize takılan harika duyu, duygu, âlet ve cihazlardan bediî sanat, harika güzellikleri tefekkür için gönderildiğimiz anlaşılıyor. “Dünya ve içindeki varlıklara hangi göz ile bakılacak, nasıl tefekkür edilecek; faydalı ve zararlı maddeler; tehlikeli, yasak bölgeler nedir? İşte bu hususları, insanlığın nûrânî kılavuzları olan resul, nebî, yâni elçiler ve din haber verir.
Bir kitap hocasız, bir okul muallimsiz olmaz. Özellikle, mevcudât, yâni, atomdan galaksilere kadar uzanan canlı-cansız varlıklar silsilesi, sayısız kitap içinde kitaplardır. Sırlı sanat ve güzelliklerle bezenmiş, muamma yüklü bir kitabı bize okuyacak, anlatacak bir muâllim lâzımdır. O da peygamberdir: “Gerçekten Allah, mü’minler içinde bir peygamber göndermekle bir ni’met bağışladı ki, onlara Allah’ın âyetlerini okur, onları günahlardan temizleyip hayra sevk eder. Onlara Allah’ın kitabını, hikmeti ve sünneti öğretir.”1
Din, akıl ve vicdânın altından kalkamadığı problemlerin sırlarını açıklar, anlama formüllerini verir. “Nasıl?” sorusuna dikkat çeker ve cevabını akıl, istidad ve kabiliyetlere havâle eder. Allah’ın sonsuz isim, sıfat ve Zâtını insânî duyu ve duygularımızla idrak edemeyiz. O’nu bize tanıtacak, bildirecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Rabbimizi bize târif eden muarrifler, din, peygamberler ve konuşan ve doğru delillerin en büyüğü ve en sonuncusu da Hz. Muhammed’dir (asm).2
“İnsan, akıl ve vicdân sahibidir. Peygamberlere, dine ne ihtiyaç var?” denemez. Zîrâ, aklı sadece anlama-ölçme-değerlendirme âletidir; ihâta değil. İnsan, kadar akıllı ve zeki olursa olsun, ilâcın özelliklerini, zararlı ile faydalı yanlarını bir kimyager ve doktor olmaksızın ayıramaz. Gözler ne kadar keskin olursa olsun, güneş olmaksızın eşya görülemez. Şu halde doğru yolu da peygamber ve din olmaksızın bulmak imkânsız. Işıksız, ısısız, güneşin vücudu mümkün olmadığı gibi, ilâhlık da tezahürsüz olamaz. Tezahürü ise, resûl, yâni elçilerin gönderilmesi ile olur.3
İnsanoğlu akıl, vicdân ve zekâsıyla da kendisini eğitip terbiye edecek kudrette değildir. Ancak, onu eğitecek din; dini de tebliğ edecek peygamberdir. Peygamberin tebliği ettiği hakikat da dindir. Japon ilim adamı; Prof. Dr. Masaru Emoto, 21. yüzyılda en önemli olayın ilimle dinin yeniden buluşması olacağını düşünüyorum. Eğer din olmasaydı, insan aptallaşacak, modern ilim de hiçbir vakit ortaya çıkmayacaktı, şeklindeki tesbitleriyle bu hakikati te’yid eder.
Kâinat kitabı ve yaratılışın tılsımını şerh edip izâh edecek ancak vahiy-kitap ve dindir.
Dipnotlar:
1-Al-i İmrân, 164.; 2-Sözler, s. 214.; 3-bknz., Mesnevi-î Nûriye, s. 34