Büyük çapta “fıkhü’l-Ekber olan imân esaslarıyla meşgul olan Bediüzzaman; 1 bu özel anlamıyla da, yâni, ibâdet ve muamelât hallerine bakması açısından da Risale-i Nur’da, gerekli bilgileri verir; günümüz insanının ihtiyaç duyduğu bütün fıkhî meselelerde içtihad eder; o sahadaki problemleri çözer.
Özellikle vurgulamamız gerekir: Risâle-i Nur din yenileyicisidir. 2 İçtihadı bile yenilemiştir. Yâni, nasıl içtihad edilmesi gerektiğine dair ölçüler de vermiştir İçtihad Risâlesi’nde. 3
Dolayısıyla, fıkhî meselelere bakışı da, bir kısım fıkhî meseleleri de yenilemesi, “müceddid / yenileyici” vasfının haricinde kalabilir mi?
Bediüzzaman; Kur’ân ve hadîs otoritesi; fen ilimlerinde dahi kitap yazacak kadar bilgi sahibi olduğundan kelâm, fıkıh, tasavvuf, fen, felsefe, psikoloji, sosyoloji ve sâir maddî, mânevî bütün ilimlerle harmanlayarak büyük bir hakikat yolu açar.
Bediüzzaman klâsik ulema gibi belli bir konuda kafa yormaz. Yeni bakış açıları, paradigmalar geliştirir. Ahlâk, bilim, dini anlayış, siyaset, ekonomi, insanlar/uluslar/kıtalar arası ilişkileri harmanlamakta ve entegre bir sistem ortaya çıkarır. 4
Dinî veya ahlâkî bir mesele anlatılırken, aynı zamanda psiko-sosyal, fen ilminin misâlleriyle desteklenir; aynı anda tasavvûfî, aynı zamanda kelâmî bir konuya temas edilir. Bir yerde hadîsin kritiği yapılırken, pedagojik bir mesele de işlenir; ihtiyaç olan fıkhı konularda da içtihad yapılır.
Meselâ, 4. Söz’de, namazın özellik, güzellik, hikmetlerinden bahseder.
Mevzû olarak hiç alâkası olmamakla beraber, “piyango”nun fıkhî yönüne temas edilir:
Bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse... 5 Böylece “piyangonun kumar” olduğunu belirtir.
Risâle-i Nur, buna benzer hârika kurguyla baştan ayağa imânî, ahlâkî, kelâmî / felsefî, tasavvufî, fıkhî, psikolojik, hukukî, teknik, içtimaî, sosyal, siyasî, idarî hakikatlerle bezendiği görülür. O, Kur’ân’ı yorumlarken; bir taraftan mu’cizeliğini (insanlığı âciz bırakan beşerüstü yönünü) ilmi delillerle ortaya koyar, öbür taraftan icâzını (az sözle çok mânâları ifâde etmesini) ispat eder; diğer yandan gybetin psiko-sosyolojik, ahlâkî boyutlarını ele alır, aynı zamanda fıkhî meseleleri de işler. 6 Yani, fen, sosyal ve manevî ilimleri iç içe geçirerek pres eder.
Öyle ise, bu ilimler ve hakikatlerin kelime ve mefhumlarını da ihya etmelidir.
Dipnotlar:
1- Barla Lahikası, s. 194.
2-Sözler, s. 442-449.
3- Kastamonu Lâhikası, s. 200.
4- Prof. Dr. Bünyamin Duran, İslâm Düşünce Geleneği Açısından Bediüzzaman, Risâle-i Nur Enstitüsü, s. 143.
5- Sözler, s. 27. 6- Mektûbat, s. 267, 268.