“Mehdî tek başına yeryüzünü nasıl adaletle doldurup İslâm âlemini ıslah edecektir?” suâlinin cevabını aramaya devam ediyoruz.
İlminin kesin verilerindendir: “Fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i manevîsine karşı sivrisinek kadar kalır.”1 “Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin sahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.”2
Önceki yazılarımızda, Mehdî’nin sihirli değneklerinden ikisinin “ilim ve şahs-ı manevî, nuranî cemaati” olduğunu nazara vermiştik. Üçüncüsü ise, “seyyidler cemaati”dir. Mehdî’nin “iman, hayat, şeriat” ihya etmek üzere üç vazifesi vardır. Birinci vazifesi: “Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyyun [materyalizm, maddeyi ezelî kabul eden] ve tabiiyyun taunu beşer içine intişar etmesiyle her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyûn fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır… İkincisi, “Hilafet-i Muhammediye (asm) ünvanı ile şeair-i İslamiyeyi [İslam hükümlerini, farzlarını] ihya etmektir. Alem-i İslamın vahdetini nokta-i istinad edip, beşeriyeti maddî ve manevî tehlikelerden ve gadab-ı İlahîden kurtarmaktır.”4
Üçüncü vazifesi “Seyyidler Cemaati ve Ordusu” ile bağlantılı: “İnkılabat-ı zamaniye [zamanla meydana gelen değişimler] ile çok ahkam-ı Kur’ân’iyenin zedelenmesiyle ve Şeriât-ı Muhammediyenin (asm) kanunları bir derece ta’tile [kesintiye] uğramasıyla o zât [Mehdî], bütün ehl-i imanın manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâmın [İslâm Birliği] muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt’in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.”5
Şeriat; genel olarak, “bir semavî dine dayanan hükümler bütünü,” özelde “kanun, hukuk,” yani, “Bireysel ve toplumsal hayatı düzenleyici din esaslı kurallar”6 manasında kullanılır. Yani, “Şeriat, İslâm hukuku, içtimaî, siyasî kaideler”, yani, “i’tikadî, imanî, içtimaî, sosyal, ahlâkî, hukukî ve kanunlar bütünüdür.” Kur’ân ve Sünnetten çıkan hayat nizamıdır.
İşte Mehdî, “milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı [büyük, geniş görevi]” yapacaktır. Sayıları “Öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların mecmuu, muazzam bir ordu teşkil ediyorlar. Eğer maddî şekle girse ve bir tesanütle bir fırka vaziyetini alsalar, İslâmiyet dinini milliyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar, hiçbir milletin ordusu onlara karşı dayanamaz. İşte, o pek kesretli o muktedir ordu, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır ve Hazret-i Mehdî’nin en has ordusudur.”7 Ümitvarolunuz, “Seyyidler Cemaati ve Ordusu” Risâle-i Nûr’u anlama ve sahip çıkma merhalesindedir!
Dipnotlar:
1-Sünuhat, Enst./intr., s. 52.; 2-Emirdağ Lâhikası, s. 63.; 4-Age, s. 304.; 5-Age., s. 306.; 6-Mektubat, s. 426.; 6-islamansiklopedisi.org.tr/seriat