Hz. Mûsa (as) Hakk’a yürüdükten bir müddet sonra İsrailoğulları yeniden isyan bataklığına saplandı.
Allah, başlarında Câlût adında zalim, gaddar, acımasız bir hükümdar olan Amâlikalılar’ı onlara musallat etti. Yaptıkları savaşta ağır bir yenilgiye uğradılar.
Câlût, içinde “sekine, Musa ve Harun (as) ailesine ait miras bulunan kutsal tabuta” el koydu. Bir zaman sonra toparlanan İsrailoğulları peygambere gidip “Bize bir hükümdar tayin et de Allah yolunda savaşalım!” dediler.
“Savaş size farz kılınır da savaşmazsınız diye korkuyorum…” deyince,
“Neden savaşmayalım ki, yurdumuzdan ve evlâtlarımızdan uzaklaştırıldık?” cevabını verdiler. Ne var ki, ‘Savaş farz kılınınca az bir kısmı hariç savaştan yüz çevirdiler.”1
Peygamber onlara, “Allah size Tâlût’u hükümdar olarak seçti.” deyince, “Tâlût bize nasıl hükümdar olur. Yönetmeye ondan daha lâyık olan biziz. Hem onun malı da çok değil!” diyerek peygamberlerine itiraz ettiler.
“Evet, Allah onu size hükümdar tayin etti. Hem onu cismen ve ilmen sizden üstün kıldı. Allah saltanatı dilediğine verir. Ayrıca onun hükümdarlığına bir alamet de Câlût’a kaptırdığınız, içinde sekine ve Musa ve Harun ailesine ait miras bulunan tabutu meleklerin yüklenip getirmesidir’ buyurdu.”2
İsrailoğulları, bu mu’cize karşısında cesaretlendiler. Tâlût’a itaat ederek bir ordu teşkil ettiler ve Amâlika kabilesi üzerine yürüdüler… Tâlût yola çıkmadan önce askerlerini topladı ve onları şecaate getiren bir konuşma yaptı. Ayrıca bir uyarıda bulundu:
“Yolumuzun üzerinde buz gibi suları olan büyük bir nehir vardır. Oraya varıncaya dek çok susayacak ve hemen içmek isteyeceksiniz. O nehrin suyundan içmeyi size yasaklıyorum. Kim sözümü dinlemeyip o sudan içerse o artık benden değildir, yollarımız ayrılır. Bir tek avuçtan fazlasını ağzına sürmeyen irade kahramanları bendendir. Yoluma onlarla devam edeceğim.”
Yol uzun, yol sıkıntılı, yol geçitsizdi… Zorlu bir sadakat imtihanıyla karşı karşıya idiler. Gerçekten Allah yolunda olanlar olmayanlar belli olacaktı.
Komutanın sözünü dinlemeyip soğuk suya kanıp, avuç avuç içenler… Avuç avuç menfaat, şan, şöhret, mala tamah edip dâvâsını satanlarlar dâvâ adamı olabilir mi, onlarla cihada çıkılabilir miydi? Tâlût; dâvâsı için yardan da, serden de geçen iman kahramanlarına seslenmişti.
Ve nehire ulaştılar. Çok azı müstesna, komutanlarını dinlemediler. Suyun cazibedar tatlılığı, halâveti, lezzetine kapılmış, dayanamamış ve nefislerine yenik düşerek nehirden kana kana içtiler.
Tâlût’un yanında ise, bir avuç kahraman kalmıştı. Yola onlarla devam edecekti… Nehrin öte yakasına geçip Câlût’un ordusuyla karşılaştıklarında askerlerinin içine büyük bir korku düştü. “Biz bunlarla baş edemeyiz…” dediler.
- Devam edecek -
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 246.
2- Bakara Sûresi, 247-248.