Hz. Muhammed’e (asm) ilk iman edenlerin çoğu gençler olmuştu. Herkese olduğu gibi gençleri de ziyadesiyle sever Habib isminin gereği olarak. Ve onlara değer verir ve bunu daima hissettirirdi. Onlara güvenir, İslama hizmet, tebliğ, askeri ve idari alanlarda kendilerine mühim vazifeler verirdi. İrşad faaliyetleri ve Kur’an öğretmek için genellikle gençler arasından seçmişti.
Mesela, İslam’a ilk giren cesur gençlerden biri olan 17-18 yaşındaki Hz. Erkam (ra) evini İslam davetine açmıştı. (DİA, XI. 305.) Birinci Akabe Biatından sonra Medineli Müslümanlara Kur’an’ı ve İslâm’ı öğretmek üzere görevlendirdiği Mus’ab b. Umeyr 35 yaşlarında idi.
Elçi, zekat memuru ve kadı sıfatıyla Yemen’e gönderdiği Muaz b. Cebel ise 20 yaşlarında bir gençti.
Tebük seferinde Mâlik b. Neccar oğullarının sancağını Kur’an’ı çok iyi bilen ve o sırada 20 yaşlarında olan Zeyd b. Sâbit’e vermişti. Ömrünün son günlerinde Şam tarafına göndermek üzere hazırladığı ordunun komutanlığına ise 20 yaşlarında olan Üsame b. Zeyd’i getirmişti.
İslam esaslarının en seçkin öğreticisi, nakledicisi Hz. Aişe (ra) çok gençti. (Süleyman en-Nedvî, Hz. Âişe, (Asr-ı Saadet içerisinde), ter. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul-1978, III. 278-285.)
Gençlerin eğitimine oldukça özen gösteren Resûlullah, gençliğin ibadetler ve güzel ahlakla güzelleşeceğini bildirmiş, zamanının kıymetini bilen gençlerin en büyük mükâfata erişeceğini müjdelemiştir.”
Yapacağımız şey, gençlerle empati kurmak, güvenmek, güveneceğimiz şekilde yetiştirmek ve güvenlerini kazanmaktır. Gençler bizi bekliyor, biz ne bekliyoruz?
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.” (Lem’alar, s. 124)