Kitap... Kitap.. Kitap...
Okumak.. Okumak.. Okumak…
Avazım çıktığı kadar haykırabilirim.
Düşünmeden edemiyor insan; acaba bu elimize -ister istemez- aldıklarımız; büyük bir oyunun parçası/oyuncakları olmasın?!
Kitaplar çok tozlandı; görünmez oldu da…
Ve bu sitemlerin, tacizlerin, ta'rizlerin hemen hepsi kendime...
Birilerine bir şeyler demek ne haddim ne hakkım...
Herkes kendini bilir.
Zaten bilmezsek; zahiren görsek de duysak da... Aslında kör ve sağırız...
Hayatın bambaşka bir döneme girdiği, ciddî anlamda beklemeye alındığı günlerdeyiz.
Kim ne derse desin bugünkü medeniyet cehaletimizi gidermedi.
Dahası artırdı.
Kabalığımızı törpülemedi.
Hürriyetimizi doğrudan ve dolaylı tırpanladı.
Teneke ve taş devrine gittik.
Yani araba ve ev derdi; baş derdimiz oldu.
Sonra öde, öde, öde... Dünyaya taksit ödemeye gelmiş olamayız.
Bu kısır döngülü medeniyet fanteziyeleri elimizden kitabı aldı; başımızdan aklımızı ve elimize -sözüm ona- "akıllı telefonları" tutuşturdu.
Bu, esaret değil, diyebilir misiniz?!
Etkili yetkili biri olsam; seksen beş milyona kitap dağıtırım belli aralıklarla.
Bütün uykuların, gafletin, cehaletin, yerinde sayışımızın, geriye gidişimizin, şu kısır, haşır hışır, kışır döngülerimizin, bir türlü söz sahibi olamayışımızın, muhabbetsiz ve şûrasız kalışımızın ilacı illa kitap, kitap, kitap…
Çıkış yolunun kitaptan başka bir yol olduğuna inanıyorsanız bu dünyanın hâli ne?
Niye ülkemizin çok çoğu fakir?
İtiraz hakkınız yok çünkü çarpım tablosu/matematik diye bir şey var; sayılar rakamlar öyle söylüyor.
Sofralarına oturunca anlıyorum gittiğim yerlerin kesesinin hissesini.
Hakiki, halis kitaplarla açacağız dünyanın temiz sayfalarını.
Hâmiş:
Kısmet olursa arada kitap tavsiyelerinde de bulunayım; min gayri haddin... Unutursam; hatırlatın lütfen!