Uykusuz kalmana gerek yok;
Bak; para etmiyor şiir!
Sana ne insanların şiirinden!
Çiçekleri görmüyor mu onlar!
Onlar hayatı senden iyi anlar.
Şiir yazıyorum, diye;
Tan etme kimseyi!
Terazin yok ya kim hıh kim iyi!
Hattâ orda burda...
Şiir okuyup durma;
İşi gücü var milletin!
Tutturmuşsun habire tefekkür...
Bu nasıl kürdür ki...
Yenmez içilmez!
Şair!
Aklını başına al; kalbini yorma;
Ne zamana kadar kitapların tozuyla?!
Yahya Kemal’den ibret al;
Kitabı basılmamış hayatında...
Orda burda, otel odalarında...
Âkif... bir deri bir kemik ölmüş.
Taşların şairi Sinan suya hasret...
Şair!
Böyle, şiire bu ne muhabbet?
Haşim’i sorma; acılar içinde...
Ölürken Haluk Fikret’in dilinde...
Oda arkadaşım Mustafa Polat yirmi beşinde...
Şair!
Bak; benden söylemesi...
Sen iltifatı da beceremezsin.
Yazdıkların yanına kâr... (Belki zarar!)
Şair!
Hâlâ şiir mi diyorsun?
İnce ve şirin şeyler söylemek...
Karşılığı yok ki...
Kitabını bassan kaç satar, kim alır!
Dünya zaten kendi derdinde...
Ka(la)balık nezakete mi aldanır!
Şair!
Dünya şiir okusa... diyorsun.
Şiir gibi bu âlemi duysa diyorsun.
Şair!
Sen diyor, sen dinliyorsun!
Biraz anlıyorum seni.
Bir şiir bitinceki sevincini...
İnci mercan bir şeyler kaplıyor içini.
Bir ağaç, “şiir...” diyorsun, ha!
Sahibini çiçekli miçekli övüyor.
Sen yaz şair; seni ki Yazan görüyor.