Konular bazen tekrara benzese de bunu tekrar değil, tekit saymalı. Yani, güçlendirmek; çok kullanılan ifadesiyle, altını çizmek olarak anlamalı.
Mesele, tene dokunduğu için, “Aşk adamı ağlatır, dert, adamı söyletir” kabilinden, bu şeylere ne kadar çok temas etsek yeridir.
Çünkü günümüzde deprem tesiri yapan kira artışları ya da artış talepleri karşısında insanlar âdeta abandone durumda.
Ne, ne yapacağını; ne de nereye başvuracağını bilir hâlde vatandaş.
Çözümsüz bir kiracı-ev sahibi sendromu.
“Hâkim müddei olsa ona şekva edilmez” sözünde olduğu gibi, problemin nerede çözüleceğini, kimin çözeceğini aramakla birlikte; “hangi yer problem olmaz”, yahut “ya iş döner dolaşır, kendi başımızda patlarsa” endişesi içinde insanlar.
Buyurun, yaşanmış bir kiracı dramı!
Kiracının ev sahibiyle ve aracı durumundaki ikinci, üçüncü kişilerle yaşadığı ve kaleme aldığı diyaloğu kendi yazısıyla ve yazdığı orijinal şekliyle sizlere arz ediyorum:
“Az önce ev sahibim C.A. aradı. Kirayı neden az yatırdın dedi. Nisan ayı başından beri bu konuşmayı yapıyoruz. İlk önce emlakçı H.Ş. beni aradı ve ofisine çağırdı.
C.A.
H.Ş.
K. bey
ve ben.
“Dördümüz konuştuk. 8600 tl maaş alan benden 7000 tl kira istedi. Ben de bunu ödeyemeyeceğimi söyledim. O zaman da 5000 tl ver 3-4 ay sonra da evi tahliye et dedi.
“Daha sonra (ev sahibinin) öğretmen gelini aradı. İstenilen kirayı veremeyeceğimi ayrıca bu tekliflerinin usulsüz olduğunu söylediğimde bana, ‘ben kadın kadına anlaşırız diye aramıştım, madem anlaşamıyoruz o zaman kocamla muhatap olursun’ diye tehdit savurdu.
“Sonra kocası aradı ertesi gün. Uygun bir üslupla kirada anlaşmaya çalıştı. Ben de kendisine maddi durumumu zorlar en son gücüm neye yeterse onu gönderebilirim dedim. Konuşma net bir anlaşmaya varmadan bitti.
“Sonra bir kaç kez ev sahibi aradı. Defalarca aynı konuşmaları yaptık.
“En son bugün aradı ve beni tehdit etti. ‘70 yaşından sonra beni katil etme’, dedi.
“Ben tüm imkânlarımı zorlayıp gönderebileceğim en üst sınırımı göndereceğim.
“Peki, bugün tüm bu sıkıntıların sebebi kim?
“Ben dayımın bana verdiği bayram harçlığıyla koca bir sene okul harçlığı ihtiyacımı görüyordum.
“Fındık günlüğünde amelelik yaparak kazandığım parayla o zamanın en lüks telefonlarından birini alabilmiştim hem de okul önlüğü okul çantası kalem defter ihtiyaçlarımı da karşılamış üstüne cep harçlığımı da ayırmıştım.
“Bugün niye yapamıyorum?
“Peki, bana söyleyin neden böyle oldu?
“Bu ekonominin sorumlusu kim?”
İşte bugün, hâl-i pür melalimiz bu!
Söylenenler, yakışıksız bir toplum ilişkisi. Sorulan sorular ise, düpedüz bir feveran!
Temennimiz; mağdurların avazı, belki bir gün duyulur.