"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sağırlara sen mi duyuracaksın?... (1)

Ayşe Nur
26 Ocak 2022, Çarşamba
Varoluş sancısı çeker insan. Hayatı sorgular; yaşamanın amacı neydi? Hayat yaşamak için varsa eğer, ölüm niçin bitişti?

Sınırlandırılmayı da sevmez insan; kural, kanun, yasak bilmez! Yahut bütün bu hadler eğer kendi hazzı için başkalarına uygulanacaksa kabul der. Sağırdır meselâ; hürriyetin kuralsızlık olmadığını işitmek istemez. Kördür hem; neticeyi görmez, sonu düşünmez hem “carpe diem” hazları için elzem!

***

“Tanrı öldü” demişti Nietzsche; insanı “güç”le yücelten kibri bir yana, aslında öldürdüğü; içindeki hakikati bulacak akıl, vicdan ve hissiyatıydı.

Nietzsche, hayatının sonuna doğru ard arda geçirdiği üç felç neticesinde yürüyemez, konuşamaz, hareket edemez bir haldeyken varoluş sancılarıyla zatürre sebebiyle öldü.

***

Socrates; idam edileceği gün öğrencilerine intiharın günah olduğunu açıklıyordu: “İşi bu bakımdan dikkate alırsak, Allah bugün bana emrettiği gibi emretmedikçe insanların kendini öldürmeye hakkı olmadığını söylemek saçma değildir” demişti. 2

Ve Socrates, Yunan tanrılarını reddedip, Kâinatın tek bir Yaratıcısı olduğuna inandığı için idam edildi.

***

Var oluş sancısı çeker insan. Hayatı ve amacını bilmek ister. Kimileri Socrates’ı rehber alır, kimisi Nietzsche’nin “hiç”liğini... Ve hep bulur; kendi tercihiyle kararttığı hayatı için suçlayacak birilerini...

***

Akıl, hakikati bulmakta elzemdir. Tesadüfün matematiksel konum oluşturamayacağını, sanatlı ve estetik bir fiilin failsiz olamayacağını bütün bunların ardında ise mutlak bir kasıt, irade ve kuvvet bulunması gerektiğini bilir misal akıl...

Vicdan doğru ve yanlışı tartar;

İyi, kötü, çirkin mizanından çıkar... Hürriyet nedir, “özgürlük” nereye kadar? Vicdan tartar elbet, kantarı bozulmamışsa... Akıl “ne” olduğunu bulabilir, “neden” sorusuna cevap veremez her zaman. Kutsalı aramak insanın fıtratında varmış.

Akıl ve vicdan bu fizikî kâinata dahilken, metafizik âlemlerin sırrını nasıl algılayacak?

Spinoza da “Varolan her şey Allah’ta vardır ve Allah olmadan hiçbir şey var olamaz, hatta kavranamaz” diyordu...

Varlığı hakikatiyle kavramak için o da sağlam bir rehber bulmalıydı. Bir rehber olmalı, yolu bilen; yol gösteren. Yaşadığı âlemin bu dünyadan ibaret olduğunu iddia edenlere gelince; Ölüm, kendilerine ve sevdiklerine gelince nasıl da ümitvarlar; “sonsuzluğa kanat çırptı” yahut “göklerin üzerinde orada bir yerlerde bizi seyrediyorlar...”

Ne hoş.

***

Biz bütün bu âlemlerin Rabbi olan tek Allah’a inanır, iman ederiz. Biz insanı ve hayatı, dünyayı ve sair âlemleri yaratan Allah’ın ilâhî muradını vahiy ile insanlığın, döneminin kemâl noktasındaki elçileriyle tebliğ ederek akıl ve vicdanı harekete geçirdiğine iman ederiz.

Biz Hz. Muhammed Mustafa’nın (asm) son elçi son peygamberi olduğuna; hayat ağacının, kâinatın hem çekirdeği hem en mükemmel meyvesi, neticesi olduğuna iman ederiz.

İşte bu iman, bu hakikati kazandırmada,

Ve Kur’ân-ı Azimüşşan’ın; bütün zamanlarda gelip geçen insanlığın her tabakasına, milletlerine ve fertlerine hitaben Cenab-ı Hakk’ın arşından yöneltilen İlâhî ve kapsamlı bir nutuk;

Ve Rabbanî, terbiye ediciliğiyle, eşyanın hakikatini, âlemi, insanı, hayatı anlatan hitabe olduğunu ders vererek var oluşu, amacını, eşyanın hakikatini anlamada yoldaş olan Risale-i Nur’un müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni de Üstad biliriz.

Bütün gayret, hamiyet, niyet; bu asrın helâket ve felâketi içerisindeki neslin inkâr karanlığında kaybolmaması, marifetin nuruyla parlamasıdır!

Nice hayatlar anlam buldu,

Niceleri idamdan kurtuldu,

Dar-ı saadete kapı buldu!

Bunu sağırlar işitmez,

Körler görmez elbet,

Dilsizler söylemez!

İki saatlik filmin, iki saniyelik idam sahnesine bakıp heves ve kinleriyle ahkâm kesenler, Varoluş sebeplerini bunlar bilir; inananlara nefret, hazlarına serbestiyet, ahlâkî bütün kurallara muhalefet!

Bazen çok söze de gerek kalmaz;

“Fe in tevellev...” ile başlar,

Hasbunallah ve ni’mel vekil der bekleriz.

Dipnotlar:

1- Zuhruf Sûresi/40.

2- Platon/phaiton

Okunma Sayısı: 1614
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahrar

    20.10.2022 01:43:56

    Sağırlara sen mi duyuracaksın ? 1 2. İçin bir teklif “Biz dahi Ona başlarız”ı değerlendireceğiniz yaInızı merak ile bekliyoruz…

  • Orhan Ali YILMAZ

    26.1.2022 12:13:01

    "Nur-u fikir, ziya-yı kalb ile ışıklanıp mezcolmazsa, zulmettir, zulüm fışkırır.. Gözün muzlim nehar-ı ebyazı, leyle-i süveyda ile mezcolmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulunmazsa, basiretsizdir..."

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı