Sıradan değil hiçbir şey; yaşananlar, başa gelen dertler, elemler... “kendi ellerimizle yaptıklarımız” haricinde küllî iradenin tecellisiyle âciz kaldıklarımız... Hayatın akışı, neticeleriyle İlâhî bir kast ve iradeyi gösterir nitelikte.
“Kelebek etkisi” demişti N. Lorenz; dünyanın bir ucunda kanat çırpan bir kelebek, diğer uçta kasırgaya sebep olacak olaylar zincirinin ilk basamağını oluşturuyordu...
“Hatta, her şeyde bir nur-u kast, her şe´nde bir ziya-yı irade, her harekette bir lem´a-i ihtiyar, her terkipte bir şule-i hikmet, semeratının şehadetiyle nazar-ı dikkate çarpıyor.” 1 sözleriyle bu kâinattaki sistemin her anının İlâhî münezzeh bir gözlem ve kontrolde olduğunu vurgular Üstad.
İşte böyle bir âlemde gün gelecek; Suriye’de esir pazarından alınan bir çocuk, İslâm dünyasının Moğollara karşı ilk büyük zaferini yaşamasına sebep olacaktır!
Ayn Calut Savaşı... Seyfettin Kutuz ve Baybars...
Bu iki Kıpçak Türkü memlûk, zafere giden yolda azim ve cesaretin isimleri olur. Her ne kadar kaynaklar zaferi Baybars ile ansalar da Kutuz bir lider komutan olarak ayrı bir yerdedir.
Moğolların Kafkaslar’dan kuzeye Sibirya’ya kadar uzanan Kıpçak bölgesine yaptıkları işgaller sonucu çocuk yaştaki Kıpçaklar esir pazarlarında satılmışlar, Suriye’ye ve Mısır’a getirilmişlerdi. 2
İslâmî ilim ve askerlik eğitimi aldıktan sonra azad edilerek emirin veya sultanın hizmetine giren Türk memlûklerin en önemli özellikleri itaatleri, sadâkatleri ve cesaretleridir. Seyfettin Kutuz, Harzemşahlardan olup küçükken Moğollara esir düşer. Şam’da esir pazarından İzzettin Aybek tarafından satın alınıp Mısır’a getirilmesiyle 3 Hakîm-i Mutlak’ın kader levhalarında murad ettiği semerata doğru yolculuk başlar...
Mısır; kölelikten sultanlığa gidişte sanki tılsımlı bir memlekettir. Mısır’da Eyyubi Devletinin sultanı Necmeddin Eyyüb; iç karışıklıklar, Moğol tehlikesi derken bir de Haçlı saldırılarıyla karşı karşıyadır. Ordusunu özel Türk birliği olan bahrî memlûklar ile güçlendirir ki içlerinde Kutuz ve Baybars dirayetli komutanlardır.
Mansura’da Haçlılara karşı zafer kazanılırken, hastalanarak vefat eden Necmeddin Eyyüb’ün yerine gelen oğlu Turan Şah; memluk askerlerine karşı tavrıyla ve siyaset bilmezliği ile nefret kazanmış ve suikastle bertaraf edilmiştir. Artık Eyyubi devleti başında Şecereddür adında Türk asıllı, Necmeddin Eyyüb’ün eşi kadın sultan varsa da sair Eyyubilerce onun başa geçmesi kabul edilmez. Neticede Şecereddür, Atabek İzzettin Aybek’le evlenir. Mısır’da Eyyubî hâkimiyeti bitmiş, Memlûk devri başlamıştır.
Seyfettin Kutuz sadâkati ve askerî dehasıyla efendisi Aybek’in naibi olur. İzzettin Aybek’in vefatı sonrası, oğlunun yaşının küçüklüğünü istişare eden Mısır ileri gelenlerinin meşveretiyle Kutuz Memlûk sultanı ilân edilir. (1259)
Şam’da köle olarak alınan o küçük çocuk, artık Mısır’a sultan olmuştur. Hilâfet merkezi olan Bağdat’ı ve sonra Suriye’yi ele geçiren düşman kuvvetleri kapıya dayanır. Hülagü elçilik heyeti gönderip tâbi olmalarını aksi halde aynı katliâmları Mısır’da da yapacağını bildirir. Kahire’de savaş meclisi isteksiz olsa da Seyfettin Kutuz onları ikna eder. Savaştan kaçılmayacak ve mücadele edilecektir. Hazırlıklar başlar; halktan para toplanır, zekâtlar peşin alınır, Haçlı devletleriyle saldırmazlık anlaşması yapılır.
Dağınık Harzemşahlı askerler silâh altına alınırlar. Gazze’deki Moğol birliklerine ani baskın yapmak üzere Baybars da birlikleriyle gönderilir.
3 Eylül 1260... Filistin’e yakın Ayn Calut bölgesi tarihi değiştirecek bir zafere şahitlik eder; Baybars, Moğol ordusuyla vuruşup geri çekilerek düşmanını ormanlık alanda bekleyen ana orduya çeker… Seyfettin Kutuz’un bizzat askerlerinin başında yüksek bir maneviyatla ve sebatla savaşması ordunun gayretini arttırır. Kuşatılan Moğol ordusu kılıçtan geçirilirken, kaçanların peşinden giden Baybars’ın birlikleri düşman askerlerinin birçoğunu esir alır.
Ayn Calut; “Her şey bitti” derken Allah’a güvenin, teslimin, gayretle hakikî sebeplere sarılıp tevekkülün neticesi olarak İlâhî yardımla alınan, İslâm ordusunun zaferi olurken, Moğollar için sonun başlangıcı olur. Kutuz ve halefi Baybars, esaretten sultanlığa gidişte kaderdaş olmuşlardı. Esir pazarında hüzünle çırpan kanatlar, çok da uzun olmayan bir zaman sonra zalime kırbaç, mazluma inşirah olmuştu!
Tarih, tıpkı bizim sergüzeştî hayatlarımız gibi inişler ve çıkışlarla doludur. Bize ayna tutan ibretlik hadiselerle de. Dünya hayatı da zaten “bir oyun ve oyalanma” değil miydi? Bazen inisiyatif alabildiğimiz, âczi dip seviyede hissettiğimiz performanslarla dolu bu oyalanmada, ruhumuzun tâ derinliklerinde hissettiğimiz mutlak bir Kudrettir bizi dengede tutan... Rahmet tecelli istediği gibi, Müntakim esması da tecelli istemez mi?
Söylenilen her söz, işlenen her davranış bir kelebek etkisi oluştururken tahmin edilemeyen neticelere mebde olur. “Beni bana bırakma Allah’ım” Nebevî (asm) duâsı; şerre yol açabilecek sözlerden ve davranışlardan Allah’a sığınmak adına âczi ifade eden ne güzel duâdır.
İrademiz dışındaki gelişmeler mi? Aynı formül geçerli; O (cc) Hakîm’dir abes iş yapmaz, hem Rahîm’dir kuluna zulmetmez! Asırlar, bu sözü doğrulayan hikmetli imtihanlarla doludur.
Dipnotlar:
1- 29. Söz 2. Maksat.
2- İbnu’l-Esir.
3- İbn Haldun.