Onlar Rablerinin çağrısına uyarlar ve namazı dosdoğru kılarlar. Aralarındaki işlerini istişâre ederek yürütürler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da Allah yolunda harcarlar. (Şûrâ Suresi: 38)
Meşveret ve şûrâ... Nur Talebelerinin bu zamanda devam ettirdikleri en önemli bir farz ve Sünnet-i Seniyye ve Üstadımızın en muhkem bir meslek düsturu.
Cemaatin dershanelerinden başlayıp umumî meşveretlere kadar giden, her türlü detay ve olguya göre hazırlanmış sistem kitapçığı ile mevcut bulunan bir sistem...
Amacı; hürriyet-i şer'iyye, adalet-i mahza ve meşrutiyet-i meşruanın küçük bir timsalini umuma örnek olarak gösterip, cemaat içerisinde tek bir akıl ve tek bir vücut halini tezahür ettirmektir.
Ki bizler reylerimiz ile deriz: "Sizler, bizim size tanıdığımız şartlar doğrultusunda, bizim sizlere verdiğimiz süre içerisinde bizleri hakkıyla temsil edin ve işlerinizi istişare ile yaparak hızlı ve net kararlar alın."
Bu şekilde herkes meşveretin kararına tabi olsun ki akıllarda başka fikirler gezmesin.
Fakat mevcut hale baktığımızda herkesin hususî bir fikri, farklı bir cemaat tasavvuru mevcut ne yazık ki...
Nerede meşverete biat, nerede şahs-ı manevî, nerede şahısçılık... Eyne’s-serâ mine’s-Süreyyâ.
Bu minval doğrultusunda zihnimizi çok fazla meşgul etmeden, kendi reylerimiz ile seçmiş olduklarımıza ve meşverete tabi olalım.
Farklı fikirler ve farklı çözüm teklifleri varsa bunları yine meşveretlerde konuşalım. Meşveret öncesi yapılan her kulisin de meşveretin sıhhatine zarar vereceğini de unutmayalım.
Ve unutmayalım ki sadece meşverete tabi olan kurtulur…