Türkiye’yi belki de en iyi karikatürler anlatır. Öyle hadiseler yaşanıyor ki yazı ile, konuşma ile, ya da başka yollarla bunu anlatmak mümkün olmayabiliyor. Neticede iş gelip hadiseyi ‘karikatürize’ etmeye dayanıyor.
18 Kasım 2025, Salı günkü Yeni Asya’da yayınlanan karikatür de çok şey anlatan karikatürlerden biriydi. İbrahim Özdabak imzalı karikatürde, benzin, mazot ve otoban ‘zam kuleleri’ çizilmiş ve bir otomobilin yol alamayıp bu ‘kazık kule’lerine takılı kaldığı resmedilmişti.
Herkesin bildiği üzere akaryakıta düzenli olarak zam geliyor. “Her yerde böyle” ya da “Dünyada da akaryakıt pahalı” veya “Ne edelim, bizim petrol yataklarımız yok, ithalata bağlıyız” demekle işin içinde çıkmak mümkün değil. Dünyada da pahalılık olduğu doğru, ancak bizdeki kadar (savaş yaşanan ülkeler müstesna) aşırı zamlar olduğunu kimse ileri sürmesin.
Hatırlamak icap eder ki, bir kaç yıl önce ham petrol daha pahalıydı. Virüs salgını günlerinde ham petrolün varil fiyatı 120 dolar civarına yükselmişti. Şimdi ise bir varil ham petrol 70 doların altında. Bu demektir ki meselâ Amerika’daki bir vatandaş salgın günlerine nispetle kendi para birimiyle daha ucuza petrol satın alabiliyor. Peki ülkemiz için durum tam tersine değil mi? Her gün her şeye zam...
Benzin, mazot ve otoban üçlüsü arasında ise Türkiye açısından çok daha farklı bir durum var. Başka ülkelerde olmayan bir bağ, ilişki ya da çelişki. Şöyle ki, Türkiye’de bazı otoyollarda seyahat eden otomobil sahipleri benzin ya da mazota verdikleri paradan daha fazlasını “otoban/yol ücreti” olarak ödüyorlar, ödemek mecburiyetinde kalıyorlar. Yani, mesela İstanbul’dan İzmir’e otomobiliyle seyahat eden bir kişi benzin ya da mazot için bin lira ödüyorsa, otoyol için 1500 lira ödüyor. (Rakamlar rastgeledir, ama kesin olan şudur: Bu yolda otoyol ve köprüler için ödenen para, mazot ya da benzin için ödenen paradan kesin olarak fazladır.) Dünyanın başka bir ülkesinde böyle bir uygulama var mıdır? Varsa bile yanlıştır. Dolayısı ile bu uygulama, bu hesap mutlaka ‘sandık’tan dönmelidir.
Hangi insaf sahibi bu uygulamayı savunabilir? Türkiye’yi idare edenler bile bunu savunamıyor, sadece laf kalabalığı ile bu yanlışı örtüp gizliyor ya da gündeme gelmesini engelliyorlar. Hani bu yollar ve köprüler “bir lira” bile para vermeden yapılıyordu? Demek ki bu yollar ve köprülerin parası ‘devlet’ten değilse de milletten kat be kat ama taksitle tahsil ediliyor. En başta bu mesele millete doğru dürüst anlatıldı mı? Anlatılmadı, çünkü bunların işi gücü milleti yanıltmak...
Yanıltmakla iş görenleri Allah’a havale edelim ve ediyoruz...