"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Atasözleri

Cahit ÖZPINAR
27 Haziran 2020, Cumartesi 00:18
Bizim ecdadımız, ya bir âyet, ya da bir hadis mealini vecizeleştirip bizlere hediye etmişler, nesilden nesile intikalini sağlamışlardır.

Atasözleri yalnız bizde değil, bütün toplumlarda vardır. Bu bağlamda en güzeli de galiba Araplardadır.  

“Men dakka dükka” bir Arap atasözüdür. “Çalma kapıyı, çalarlar kapını!” atasözü bu kabildendir.

Başka güzel bir söz de: “Kendin için reva görmediğini başkası için de reva görme” sözüdür. Bu söz de Hadis-i Şerif manasıdır. Bu hadis, dünya durdukça duracak, doğruluğunu her geçen gün daha da tescil ettirecek isabettedir. 

Âyet ve hadis manalarını atasözleri şeklinde vecizeleştiren ecdadımız; bununla da kalmamışlar, akılda kalıcı güzel fıkra ve hikâyelerle bu anlamların zihnimizde yerleşmesini temin etmeye çalışmışlardır. Kısaltarak vereceğim şu hikâye de bunlardan bir numunedir: 

Adamın biri hastalanmış, muayene olduğu doktor kendisine şu nasihatta bulunmuş: 

- Sen hasta falan değilsin, boşuna yemeyi içmeyi terk ediyorsun. Yemeğini ye. Suyunu iç. Aklına geleni de yap. 

- Nasıl aklıma geleni yapayım mı?

- Evet, aklına geleni yap! Yani birine kızdın mı, öfkenin icabını yerine getir ki, sinir hastalığına yakalanmayasın! 

Doktorun nasihatını aklına koyan adam çıkıp gider ve nehrin kenarında balık tutmakta olan bir balıkçının şimşir kafasının arkasındaki tombul ensesine bir tokat aşketmek gelir içinden. Zaten doktor da ona “Aklına geleni yap, yoksa, sinir hastası olursun,” demişti. Hemen “Ya Allah,” der ve balıkçının ensesine şırak diye bir tokat indirir. Neye uğradığını bilemeyen balıkçı ile boğaz boğaza tutuşurlar, derken, nihayet işi mahkemeye intikal ettirirler. Hâkim balıkçıya: 

- Oğlum, bunun neresini cezalandırayım! Baksana hasta galiba, bir iskeletten ibaret kalmış adam, der. Balıkçı ceza için ısrar eder. Bu defa hâkim, hasta adama:

 - Hiç paran var mı?

 - Var efendim. Ne kadar? 

 - Altı dirhem 

 - Öyleyse üç dirhemi sende kalsın, üç dirhemini de çıplak ensesine tokat aşkettiğin şu dâvâcına ver de helâlleş!

Hasta adam hâkimin bu hükmüne de kızar ve içinden bununda ensesine bir tokat aşketmek gelir. Zaten doktor da “Aklına geleni yap, kızdığın zaman öfkenin icabını yerine getir, der ve yoksa sinir hastası olursun,” dememiş miydi?

- Peki efendim olur, üç dirhemimi veririm. Madem ki bir tokat üç dirhem ediyor, bundan kolay ne var! diyerek, hâkimin yanına doğru yürür ve “Ya Allah!” diyerek bir tokatta hâkimin suratına akşeder. Hiddete kapılan hâkim,

 - Bu ne terbiyesizlik deyince:

 - Dur bakalım hâkim efendi, dur!.. der ve ilâve eder: 

- Bir tokat için üç dirheme hüküm veren sen değil miydin.

- Evet bendim!

- Peki senin bu hükmün âdil miydi, değil miydi? 

- Âdildi. 

- Öyleyse aynı âdil hüküm sende de tatbik edilince neden itiraz ediyorsun? Geride kalan üç dirhemimi de sana vereceğim!

 - Ama ben...

 - Aması maması yok! Kendi nefsin için istemediğini ya başkası için de istemeyeceksin, yahut da başkasına reva gördüğün hükmü kendine de reva göreceksin. 

Bu bağlamda şu Hadis çok manidardır. “Kâmil bir mü’min, kendi nefsi için istediğini başkasına da ister, kendine lâyık görmediğini başkasına da lâyık görmez.”

Okunma Sayısı: 2801
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı