Hiç fark ettiniz mi arkadaşlar, birine yardım ettiğimizde, bir hayvanı beslediğimizde içimizde garip bir mutluluk oluşuyor. Hâlbuki bunları yaptık diye bize verilen bir para ya da ödül olmuyor. O hâlde nasıl kendimizi öyle çok mutlu hissedebiliyoruz? Allah, iyilik yapanların kalplerine daha şimdiden peşin bir mutluluk ve lezzet verir. Yani Cennette vereceği mükâfatın sevincini henüz Cennete gitmeden hissettirir. Meselâ, arkadaşına yardım ettiğinde, kalbinde hissettiğin sevinç, işte bu ödülün bir parçasıdır. Henüz Cennette değilsin ama Allah sana Cennet tadından bir parça hissettiriyor. “Cenab-ı Hakkın keremi, merhameti ve adaletiyle hazırladığı iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenalıklar içinde muaccel bir mücazat vardır.”1
Kötü bir şey yaptığımızda ise, bunun tam tersine huzursuz ve mutsuz oluruz, vicdan azabı çekeriz öyle değil mi? Peki neden böyle hissederiz? Hiç düşündünüz mü? İyiliklerin içinde Cennet sevinci olduğu gibi, kötülüklerin içinde de Cehennem azabı vardır. İnsan ruhu bunu hisseder ve rahatsızlık duyar. Hissettiğimiz üzüntü veya pişmanlıkla, Allah bize kötü şeylerin insanı mutlu etmeyeceğini, kalbimize huzur vermeyeceğini önceden gösterir. Bu duygu bizi Cehennem’e karşı ikaz etmiş olur. Böyle hissettiğimizde tevbe edersek, o kötülüğü yapmaktan vazgeçersek hem, Allah bizi affeder hem de kalbimiz ve ruhumuz o kötü histen, vicdan azabından kurtulmuş olur.
Bütün bunlar bize, Rabbimizin bizi ne kadar çok sevdiğini gösteriyor. Rabbimiz, yaptığımız iyi ve hayırlı işleri ödüllendiriyor. Kötü bir şey yaptığımızda ise, bizi vazgeçirmek için ikaz eden duygular veriyor. Bizi hep korumak istiyor. Başka bir soruda görüşmek üzere. Hoşça kalın.
Dipnot:
1- Lem’alar, 28. Lem’a, s.449.