"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya poşetinin hizmeti

Cenk ÇALIK
21 Temmuz 2019, Pazar
Yıllar önce ilk defa Risale-i Nurlar’ı üniversite okurken Erzurum’da tanımıştım.

Önce haftada bir devlet yurdunun bir odasında toplanılarak ders yapılıyordu. Son senemde bu derslere vaktim müsait oldukça devam etmeye çalışırdım. Sonrasında Risale-i Nur Külliyatı’nın tamamını satın almaya karar verdim. Herhangi bir cemaate mensup olmadan tek başıma o sene Külliyatın tamamını okumak nasip oldu. Maalesef araya dünya işleri girdi. Üniversiteden mezun oldum, askere gittim. Devlet memuru olduktan sonra hep aklımın ucunda bu Külliyatı tekrar okumam gerekir düşüncesi olmasına rağmen bir türlü harekete geçemiyordum. Kendimce kesin karar veriyor, Sözler adlı kitaptan okumaya başlıyor 10. Söze geldiğimde bir türlü devam etmek nasip olmuyordu. Sonrasında araya aylar giriyor, tekrar kendimi motive etmeye çalışıyor, yine Sözlerden başlayıp 10. Sözde takılıp kalıyordum. Bu durum birkaç kez devam etti. İşin ilgi çekici tarafı bu Külliyatın diğer kitaplardan farklı olduğunu, tekrar tekrar okunması gerektiği husûsunda en küçük bir tereddüdüm olmamasına rağmen netice alamamamdı. Zahiren bakıldığında okumamam için hiçbir mani yoktu. Özellikle üniversite yıllarımın son 2 senesinde kitaplara ziyadesiyle ilgi duydum. Kitapçıları dolaşmak ve kitap satın almak en önemli aktivitelerimden biri haline gelmişti. Hele ki kitap fuarlarına denk geldiğimde aldığım lezzet katbekat artıyordu. O senede her Ramazan ayında Beyazıt veya Sultanahmet’te kurulan Dinî Yayınlar Kitap Fuarı’nı gezmek nasip olmuştu. Yeni Asya Standı’ndan Halil Dülgar’ın ‘Nefsimin inadına namaz’ adlı kitabı satın almıştım. Tabiî ki bu kitabı satın aldığımda Yeni Asya yazılı poşetin içine konularak bana verilmişti. Samimî olmam gerekirse o kitabı satın alana kadar Yeni Asya’dan haberim olmadığı gibi kitabı satın aldıktan sonra da çok fazla dikkatimi çekmemişti. O zamanlar İstanbul’un Kartal ilçesinde görev yapıyordum. Ailem ise Yalova’da oturuyordu. Yalova-Kartal arasında deniz otobüsüyle yaklaşık 35 dakikalık bir yolculuk yaparak işyerine gidiyor ve akşam olduğunda yine 35 dakikalık yolculuğun ardından evime dönüyordum. Bu da günlük 70 dakikalık yolculuk demekti. Bu 70 dakikayı verimli kullanmak adına elimden geldiğince kitap okuyarak değerlendirmeye çalışıyordum. Yine bir günün ikindisinde elimde Yeni Asya poşeti deniz otobüsünden inmiş evime doğru yürüyordum. Merkez Camii’nin yakınında karşılaştığım ve hiç tanımadığım biri elimdeki Yeni Asya poşetini işaret ederek, mütebessim, ama ciddî bir ses tonuyla; “Sen kimsin?” dedi. Aramızda takriben 2-3 metre vardı. Kendisini fark etmemiştim zaten. Hiç beklenilmeyen ve beklemediğim bu soru karşısında afallamıştım! Cevabımı beklemeden ikinci sorusunu sordu: “Ne var o poşetin içinde?”

Bu soru karşısında da şaşırmış, ne diyeceğimi bilememiştim. Sonuçta karşımda tanımadığım bir insan vardı. Selâm dahi vermeden ve sanki hesap sorar gibi direkt olarak özel bir soru sormuştu. Gayri ihtiyarî, “Kitap var abi” dedim. Cevabım yeni bir soru daha sormasına sebep olmuştu: “Ne kitabı var?” Ben üçüncü kez şaşkın bir vaziyette, “Tarih kitabı var” dedim. Eliyle Merkez Camii’ni göstererek “Sen bu camiye gidip gelmiyor musun?” diye sordu bu sefer de. Aslında bu soruyu sorunca simasının aşina olduğunu hatırladım ve daha sakin bir şekilde “Evet, abi” dedim. Bunun üzerine vurucu bir soru daha geldi: “Peki, biz cami cemaati değil miyiz? Neden tanışmıyoruz?” dedi. Biraz durakladım. Evet, haklıydı. Sonuçta aynı camiye girip-çıkıyorduk ve aynı cami cemaatinin bir parçasıydık. Her ne kadar ismen tanışmasak da simaen aşinaydık ve tanıyorduk birbirimizi. Ancak bu sefer benim kafamda soru işaretleri belirmeye başladı. Zaten aniden ve farklı bir üslûpla sorduğu sorular beni çok şaşırtmıştı. Açıkçası bu sohbetin hayra mı, şerre mi gideceği konusunda kararsızdım. “Tanışalım abi” diyerek cevap versem de içimdeki endişeler had safhadaydı. Yine de önce ben kendimi tanıttım: “Adım Cenk Çalık. Gıda Mühendisiyim. Kartal İlçe Tarım Müdürlüğü’nde çalışıyorum. Gıda denetimi yapıyorum” dedim. Karşımdaki ise; “Ben Ali Ferşadoğlu. Yeni Asya gazetesinin yazarıyım” dedi. “Yazarım!” demesi benim bütün endişelerimi sıfırlamıştı. Yazar benim için kitap demekti, âlim demekti, sohbetinden istifade edilecek kültürlü insan demekti. O devam etti: “Anlaşılan o ki siz de kitap okumayı seviyorsunuz. Beraber kitap okuyalım mı? Fikir, kültür ve kitap alış verişinde bulunalım; ne dersiniz?” Ne kadar mutlu olduğumu tarif etmem mümkün değildi. Karşımda bir yazar vardı. Benim yapmam gereken teklifleri o bana yapıyordu. Bu benim için her zaman ele geçmeyen bir fırsat diye düşünüp o an kesin kararımı verdim. Bu teklifleri kabul edip olabildiğince istifade etmeye çalışacaktım. Günlerden Çarşambaydı. Yalova’da, Çarşamba günleri Ali Ferşadoğlu Abinin evinde müzakereli dersler oluyordu. Beni derse dâvet etti. Evini de tarif etti. Risk almak istemiyordum. Ali Abiden evi çok uzak değilse beraber yürüyerek tam olarak öğrenmek istediğimi ifade ettim. O da kabul etti ve evinin önüne kadar beraber yürüdük. Meğer ki evlerimiz de birbirine çok yakınmış, komşuyduk. O günün akşamında müzakereli derse katılarak üniversite hayatından yıllar sonra Risale-i Nur sohbetine katılmış oldum. Çok samimî davranışlarla karşılaştım. Ortam inanılmaz sıcaktı. Adeta muhabbet ve uhuvvet kaynıyordu. İlk defa katılmama rağmen yabancılık çekmedim. Davranışlarındaki içtenlik iyi bir yerde olduğumu ve burada kalmam gerektiğini fısıldıyordu. Çok şükür o günden beri de bu sohbetlerden ve şahsı maneviden istifade etmeye çalışıyorum. Şöyle bir maziye baktığımda nereden nereye diyorum. Rabbimizin ikramları hiç de ummadığımız bir yerden, tahmin edemediğimiz bir şekilde geliyor. Ramazandaki kitap fuarında elime geçen Yeni Asya poşeti Ali Abiyle tanışmama vesile oldu. Ali Abiyle tanışmam ise, Yeni Asya cemaatini tanımama vesile oldu. 

Ali Abi yazar ve vaktinin çok kıymetli olmasına rağmen benimle sık sık ve özel olarak da ilgilendi. Bu arada birçok hatamı sabırla, hoşgörüyle karşılayarak düzeltti. O günden beri Külliyatı baştan sona birkaç kez okumak nasip oldu. Çok az insana nasip olan böyle bir ikram için ne kadar şükretsem azdır. Müzakereli derslerimize aynı aşk ve şevkle devam ediyoruz. Müsait olduğumuz günlerde de özel olarak da yalnızca ikimiz müzakereli dersler yapıyoruz. 

Şimdiye dönüp maziye baktığımda şöyle düşünüyorum: Demek ki bazen bir poşet, hatta bazen bir kelime nice hayırlı neticelere ve hizmetlere vesile oluyor! Bunu bizzat hayatımda yaşadım, başkalarında da şahit oldum. Öyle ise, bir ilân, küçük bir Risale-i Nur kitapçığından veya onu şerh eden Yeni Asya Neşriyat’ı kitaplarından, bir gazete, bir dergi hediye etmek… Birisine küçük bir pasaj okumak! Bir meseleyi dikkatlere sunmak… Bir sefer derse götürmek… 

Bir ağabeyimizle, bir kardeşimizle tanıştırmak nice hayatları değiştirir, nice hayırlara vesile olur, hesap etmek mümkün mü? Umarım elimizden geldiğince iman hakikatlerini anlamaya, yaşamaya ve yaşatmaya vesile oluruz. 

Rabbimiz bu yoldan ayırmasın ve hizmetlerde cümlemizi istihdam eylesin inşallah!

Okunma Sayısı: 4273
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • emin bozkus

    21.7.2019 13:52:22

    Maşallah. Harika. Tebrik ederim kardeşim.

  • Yavuz Selim Gültekin

    21.7.2019 11:52:48

    Selamün aleyküm. Cenk bey çok güzel akıcı bir şekilde ifade etmişsiniz . Allah nazibinizi artırsın. Yolunuzu açık etsin.

  • Mehmet

    21.7.2019 00:46:04

    Allah son nefesimize kadar Risale-i Nur 'dan ve istikametten ayırmasın inşaallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı