Şu zamanda küçük bir çocuk yetiştiriyorsanız (özellikle 3-8 yaş) istikbal ile ilgili ister istemez çok sayıda sorular aklınızı meşgul ediyordur.
Evlâdımı sünnet-i seniyeye uygun bir şekilde yetiştirebilecek miyim? Ahirette bizlerden davacı olacak mı? Doğru arkadaş ortamını bulmasına nasıl yardımcı olabilirim? Risale-i Nur eksenli bir hayatı aklına, kalbine, ruhuna, fikrine nasıl empoze edebilirim? Ders ortamlarında sıkılır mı? Sıkılırsa bu durumu nasıl bir çare ile çözebilirim? Bu ve daha binlerce sorular biz anne-babaların en önemli gündemini oluşturduğu aşikârdır.
Sorunlar beraberinde fırsatları da getirir. Eğer cüz’î irademizi müsbet yönde istimal edebilirsek Rabbimiz bu hayırlı niyeti elbette karşılıksız bırakmayacaktır. Yeter ki ihlâslı bir şekilde şahs-ı manevî hâlinde hareket edelim. Bu hakikatin gayet güzel bir nümune-i imtisalini Yalova'daki genç annelerimizde memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bu bahtiyar şefkat kahramanları, evlâtlarının asıl istikbali için gayret gösteriyorlar. Aynen İhlâs Risalesi'nde geçen iştirak-i emval ve teşrikü’l-mesai düsturlarını çocuk derslerine tatbik ediyorlar. Biri çocuklarının anlayabileceği üslupla ders okuyor, diğeri oyun oynatıyor ya da deney yapıyor, diğeri çocuklara börek, çörek gibi bişeyler ikram ediyor. Bu şahs-ı manevî içinde 3-8 yaş arasındaki çocuklar koşa koşa derse geliyorlar. Dışarıdan gözlemlediğim tespitleri sizlerle maddeler hâlinde paylaşmak istiyorum:
1) Özellikle küçük yerlerde yaşayan kardeşlerimiz bir-iki çocuk da olsa ders yapılmasından geri durmamalı. Can Kardeş dersi muhitinizde yoksa, siz bu konuda inisiyatif almalı, evlâdınız ve diğer çocuklar için bu fedakârlığı yapmalısınız. Aksi takdirde sadece şikâyet ederek ve ders yok diyerek mesafe almak mümkün olmuyor. Özetle bir kişi bile olsa derse gideceğim kararlılığında olunmalı.
2) Sayı ve netice odaklı bakmamalı, vazifenize odaklanmalısınız. Zira sayı ve netice odaklı bakmak kırılgan bir yapıya sahip olduğundan, terakki etmek mümkün olmuyor. Nefis de “O kadar emek sarf ediyoruz. Sonuçta iki çocuk geliyor” diyebiliyor. Oysaki bazı peygamberler bile yüzlerce yıl tebliğ ettikleri hâlde birkaç kişi iman etmesine rağmen, yine de peygamberlik ücretini aldıklarını hatırda tutmamız gerekiyor.
3) İhlâs korunduğu müddetçe bu dersler bir cazibe alanı oluşturuyor. Birkaç kişiyle başlayan bu hizmet bir anda komşunun, akrabanın evlatlarına sirayet edebiliyor. Bu daire içinde olmadığı hâlde büyük bir memnuniyetle anne-babalar evlâtlarını derse getirebiliyor. İlk defa derse iştirak eden bir anaokulu öğretmeninin “Siz burada kreş kurmuşsunuz” şeklindeki ifadesi yoruma hacet bırakmıyor.
4) Çocukların dünyasını anlamak ve bu çağın ihtiyaçlarına cevap vermek lazım. Eğer "Can Kardeş dersleri" sadece dersten ibaret olsaydı ve büyüklerin anlayabileceği formatta dersler okunsaydı büyük ihtimalle devamı gelmezdi. Ders süresinin kısa olması ve ilgi çekici bir üslupla okunması, ayrıca deney, oyun ve ikram gibi aktivitelerin olması elbetteki çocuk dünyasına müsbet yönde tesir ediyor.
5) Cumartesi günü Yalova’nın umumî ders günüdür. Can Kardeş dersi de erkek dersiyle aynı saatte başlıyor. Böylece baba dersteyken anne ve çocuklar babayı beklemek zorunda kalmıyor. Yani, ailecek derse gidiliyor. Ayrıca, aracı olanlar aracı olmayanları alıyor ve ulaşım sorunu çözülüyor.
6) Ders iştirakinin evlatlarla sınırlı olmadığını memnuniyetle ifade etmek isteriz. Derslere her hafta gelemeyen bir abimizin kızı için gelmesi, Risale kültürü olan ancak bir cemaat mensubiyeti olmayan başka bir abimizin davet edilmeden kendi isteğiyle derslerimize katılması, bayanlar kısmında da Risale-i Nur derslerinin dinlenilmesi çok hayırlara kapı açtığı kanaatindeyiz.
7) Sosyal medyada okumuştum: “Sen çevrendeki en yakın beş arkadaşının ortalamasısın.” Ne kadar doğru bir tespit değil mi? Hepimiz çocuklarımızın iyi ortamlarda yetişmesini arzu etmiyor muyuz? Peki bu ders ortamlarımız kadar güzel arkadaşlık ortamı var mı? Her iki dünyasını da tenvir etmiyor mu? Sokaklarda, okullarda bu ortamı bulmak mümkün mü? O hâlde bu alternatifi olmayan ortamların kıymetini bilmeli ve gereken her türlü fedakârlığı yapmalıyız.
Bu hayırlı hizmeti başlatan ve büyük bir fedakârlıkla sürdüren başta İlknur, Ayşe, Sedanur, Kader ve Tuğba hanımefendiler olmak üzere tüm emeği geçen şefkat kahramanlarını binlerle tebrik ediyoruz. Rabbim bu kudsî hizmetleri ifa ettikleri için her iki cihanda da aziz, bahtiyar olan zümreye dahil eylesin. Amin!