15 Ocak 2012, Pazar
Evet, yumruğumu sıkıp ısırmak istiyorum. Her gün kan akan bir memlekete mizah yazmak nasıl bir şey biliyor musunuz?
Sırça köşkünde olsanız bile bu acı gelir bulur sizi. Kurtuluşunuz yoktur... Gülmek, gülümsetmek istersiniz hemen karşınıza zombiler ve vampirler çıkar. Birkaç gün ortalık sakinleşip, gariplikler silinince sevinirsiziniz, ama bir de bakarsınız inek, heykel kırdığı için sürgüne yollanır. Bütün bütün hayal kırıklığına uğrarsınız… Darbecilerin yargılanacağına dair duyumlar alırsınız, Genelkurmay başkanı çıkar silâha “boru,” darbe belgesine “kâğıt parçası” der. Siz öylece bakakalırsınız. Dut yemiş bülbül gibi… İşte Türkiye’de mizah yapılmayacağına dair garipliklerden bir demet…
1- "Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler.” Milletvekili ve hukukçu (Mahmut Esat Bozkurt) 2- “Malatya’da bir köyde sahibinin elinden kaçan inek, okul bahçesinde bulunan büstü kırınca soruşturma açıldı. Soruşturma devam ederken ineğin sahibi ceza almaktan korkarak ‘gülsüm’ adlı ineğini başka köye sürgün gönderdi.”
3- “Uludere Türkiye’de terörle mücadele tarihi açısından bir dönüm noktası oldu. 34 kişi terörist zannedilerek bombalandı. Cesetlerinin traktörlerle, katır sırtlarında taşınan görüntüsü yürek dağlayıcıydı. Bu olay size tanıdık geliyor olabilir, çünkü biz Kıbrıs harekâtında da kendi gemimizi vurmuştuk… Devletlûlar Kıbrıs’taki için özür dilemediği gibi burada da özür dilemeyip, kör olan hatalarında ısrar ediyorlar”
4- “Arapça ezan yasağını kaldıran, din derslerini ilkokullarda zorunlu hale getiren Başbakan Adnan Menderes aslı astarı olmayan nedenlerden dolayı idam edildi.”
5- “Darbe: kışlaların askerlere dar gelmesi durumunda, sabah, akşam dört duvar arasında, çitlerle çevrili bahçelerde, alanlarda durmaktan bunalan askerlerin, ‘’of ya burası dar be’’ diyerek şikâyetçi olduklarında dışarı çıkıp insan yüzü gördükleri, oturup sohbet ettikleri, bir nevi sivillerle kaynaşma hareketi değil. Zira günümüz gençliği hiç darbe görmediği için, okumayı da pek sevmediği için böyle bir şey zannederek darbe sözcüğüne sempatik bakıyor. 12 Eylül, 12 Mart, 28 Şubat, 27 Mayıs günlerini görselerdi dört elle demokrasiye sarılırlardı.”
6- “Başörtü yasağı: her şeyden önce temel hak ve özgürlükleri ihlâl eden bir yasak, bireyin eğitim hakkını kıyafeti yüzünden elinden alıyor. Böyle saçma bir şey olmaz. Ayrıca, kadınlara yapılan ayrımcılığın daniskasıdır. Aynı zihniyete sahip erkekler bütün o hak ve özgürlüklerden yararlanırken, kadınlara “hoop, one minute” denmektedir. Sorarım adalet bunun neresinde? Türk laikliğinin, tüm dinlere eşit mesafede olmayı tersinden anlayıp tüm dinleri yok sayıp, engellemeye çalışmasıyla nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkemde büyük sorun olan yasak. Ne zaman düşünsem, çocuklarıma torunlarıma nasıl açıklayacağımı bilemem bunu. Ben anneannemden, babaannemden ezanın Türkçe okunduğunu duyduğumda “Yaw hiç mi akıl yokmuş o zaman insanlarında?” diyorum. Yarın çocuklarımıza sadece kıyafetinden dolayı insanların özgürlüklerinin faşizanca kısıtlandığını nasıl açıklayacağımı hâlâ bilmiyorum.”
Okunma Sayısı: 1743
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.