"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkleri anlamama sanatı

Çetin KASKA
31 Temmuz 2011, Pazar
İçinde yaşadığımız toplumun o kadar tuhaf halleri var ki insanın pes diyesi geliyor ama bu haller için herkesin haklı bir sebebi var.
Ve onlara da hak vermek lazım.  Benim içinse işin gırgır kısmı önem arz ediyor. Bu vesileyle  Metin Üstündağ’ın Türkleri Anlama Sanatı kitabından acizane çıkardığım maddelere bakmaya ne dersiniz? Bu maddeler nasıl bir toplum olduğumuz ve ne badireler atlattığımız konusuna açıklık getiriyor galiba.. Hepside gerçek hayattan cımbızla alınan yegâne düsturlar. Derin düşünceye sahip olmayan bir insanın bu maddelere anlam vermesi çok zor.. O yüzden denklem çözer gibi yavaş okumanız tavsiye edilir, hızlı okunması halinde boğazda kalan lokma etkisi yapabilir.
Madde 1: Çocuk yüzmeyi çabuk öğrensin diye babası tarafından kucaklanıp denize atılır.. Türkiye’de babalar sahillerin olmazsa olmazlarıdır. Yüzme öğrensin diye çocuklarını kucaklar ve “Sıkma kendini, rahat bırak” diye suya atarlar. Bahane de hazırdır. “Olur mu? Bak Rusya’ya. Orada çocukları doğar doğmaz havuza atıyorlar, yüzmeyi öğrensin diye. Olimpiyatlarda görüyoruz herhalde..”’ 
Madde 2: Hesap ödeyen erkek, hesabı ödemek için gereken işlemi masanın altında yapar. Türk erkeği ödediği hesabı masadakilerin görmesini istemez. Eğer görürlerse ayıp olacağını düşünür ve karşıdakilerin “Ulan amma da görgüsüz herif, hem ısmarlıyor hem de hesabı gözümüze sokuyor” demesinden çekinir. Böyle bir davranışa bir de Eskimo erkeklerinde rastlanılabilir. Hesabı açıkta ödeyen Eskimo’nun eli haliyle donacaktır.
Madde 3: Türkiye’de ilk, orta, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora fark etmez, sınav kâğıtları dağıtılırken, bir öğrenci mutlaka “Hocam istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?’ sorusunu sorar. Aynı öğrenci, öğretmen haftaya sınav yapacağını bildirdiğinde “kaçıncı sayfaya kadar sorumluyuz hocam” sorusunu soran ama yine de sınava çalışmayan öğrencidir. 
Madde 4: Tüm ısrarlara rağmen misafir “Yemeyeceğim yeter!” diyorsa, ev sahibi son kozunu değerlendirir ve ilâhi gücü cümle içinde kullanıp “Bak Allah’ın adını verdim” diyerek misafiri köşeye sıkıştırır. Misafir bunun üzerine midesi dolu olsa da, ilâhi kudret korkusundan mıdır kaçış yolu kalmamasından mıdır, ne var ne yoksa bir çırpıda yer.
Madde 5: İşyeri açılışının yapıldığı gün satılan ilk üründen elde edilen para (siftah parası) bereket getireceğine inanılıp çerçeveletilir ve işyerinin duvarına asılır. İşyerleri açılışı çok önemlidir. Alışveriş yapanlar ürünlerin gerçek karşılığını değil, gönüllerinden geçeni kasaya bırakırlar. İlk alışveriş parası herkese gösterilir.
Madde 6: Üzerinden araç geçsin ve temizlensin diye işyeri paspasları cadde ortasına fırlatılır. Sinek avlayan esnaf Türkiye’de temizlik hastası kesilir. Alır eline hortumu baştan aşağı dükkânının bulunduğu caddeyi, kaldırımları bir güzel sular. O da yetmez, yandaki caddeleri ve sokakları da sulamayı iş edinir. O arada paspaslar da temizlikten payını alır. 
Madde 7: Misafirlikte kolonya ikram edilirken büyüklerin ellerine, çocukların kafasına dökülür.
Madde 8: Durakta değil de, her el kaldıran yolcu gördüğünde duran otobüse halk otobüsü denir. Halk otobüsü halkı kırmaz, durur. Halk otobüsünün belediye otobüsünden tek farkı budur.
Madde 9: Kafa bir yere çarptığında şişmesin diye çiğnenmiş ekmekle ovalanır. Türklerin ‘Kendi kendine tedavi’ yöntemleri sadece bunlarla bitmez. Ağrıyan yere sıcak tuğla konur. Isıtılmış çay bardakları ile sırt çekilir. Arpacık çıkmış göze sarımsak sürülür. Sarılık olmuş kişiye kendi idrarı içirilir. Kesilen ve kanayan yere tütün basılır. Paslı çivi batan yer sopayla dövülür. Burkulan yere biftek bağlanır. Yanan yere diş macunu sürülür.
Madde 10: Bütün ilâçlar buzdolabında saklanır. Buzdolabının kola, su, gazoz koyulan bölgesi ilâçlara yetmeyince, ilçlar yumurtaların bulunduğu alanda, kurumuş yarım limonlara komşuluk yapar.
Madde 11: Üç-beş güvercin bir araya gelip, buldukları kırıntıları kafalarını delirmişçesine öne arkaya sallayarak tetikte yerken, kendilerine doğru aniden koşan birini gördüklerinde topluca kaçarlar. Güvercinler neden böyle bir davranışla karşılaştıklarını anlamazlar. Kışşşt’ diye ses çıkarıp güvercinlerin ortasına dalan bir Türk’ün de anlaşılacak bir hali yoktur zaten.
Not: Tatil olsun da çamurdan olsun. Tatil her zaman güzeldir. Bazen sıkıcı olduğu da olur ama tatil her zaman okuldan iyidir! Ayrıca hayatı biraz nadasa bırakmak daha bi güzel oluyor… Uzun bir ara birlikte olamayacağız. Kendinize iyi bakınız efendim.
Okunma Sayısı: 1663
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • hakan dumanlı

    5.8.2011 00:00:00

    Tatil atalatten gelme bir kelimedir ve Müslüman’a yakışan bir sıfat değildir kardeşim!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı