Risale-i Nur’da ehl-i dalâletin ehl-i imanı derd-i maişette boğdurmasına karşılık Nur Talebelerinin kurtuluş çareleri de şöyle anlatılır:
“Endişeli sual: Bu ahirzaman fitnesinde açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. (...) Ve ehl-i iman, hususan Risale-i Nur Talebeleri bu musîbete karşı iman ve ahiret hesabına ne cihetle istifade edip nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler?” 1 “Derd-i maişet sersemliğiyle, ekser halk ahiret işlerine ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalâlet istifade edip onları avlıyorlar. Risale-i Nur şakirtleri kanaat ve iktisat düsturlarıyla bu manevî hastalığa da mukabele ederler inşaallah.” 2
Üstad Hazretleri derd-i maişetten dolayı Nur Talebelerinin aralarındaki tesanüdün bozulabileceği endişesini dile getiriyor: “Bu şiddetli maddî ve manevî kıştaki gala ve varlık içinde kaht ve derd-i maişet fukaralara ağır basması cihetinde, ekseri fakirü’l-hal olan Risalei-i Nur şakirdlerinin bu dehşetli hâle karşı sarsılmaları ve tesanüdleri bozulması ihtimaliyle, ziyade endişe ediyorum.”
Ayrıca derd-i maişete karşı nasıl davranılacağını da şöyle izah ediyor: “Derd-i maişet zaruriyetine karşı, iktisad ve kanaatle mukabele etmeye zaruret var.” 3
Yine derd-i maişet zamanında az bir çalışmanında çok önemli olduğunu şöyle izah etmektedir: “Derd-i maişet iptilâsı zamanında, cüz’î bir iştigal de ehemmiyetlidir.” 4
“Aziz, sıddık kardeşlerim, Birden ruhuma gelmiş bir endişeyi beyan ediyorum. Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur’un elmas kılıçlarına mukabele edemedikleri için, şakirtleri içinde, derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek, (...) şakirtleri içindeki tesanüdü sarsmak istediklerini hissettim ve anladım.” 5
Derd-i maişet konusunda bir ikaz da şöyle: “Sakın! Dikkat ediniz, ihtilâf-ı meşrebinizden ve zayıf damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz.” 6
Beşinci Söz’de derd-i maişete dalmayı fasıklık alâmeti olarak anlatılmaktadır: “Diğeri, Rezzâk-ı Hakikiyi ittiham etmek derecesinde derd-i maîşete dalıp, ferâizi terk ve maîşet yolunda rast gelen günahları işleyen fâsık-ı hasîrdir.” 7
Yirmi Birinci Söz’de ise derd-i maişet meşgalesinin namazın terk edilmesinin bir sebebi olabileceği şöyle izah edilmiş: “Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibâdetteki fütûrun ve namazdaki kusurun, meşâgil-i dünyeviyenin kesretinden midir? Veyahut derd-i maîşetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır?” 8
Yirmi Birinci Mektup’da derd-i maişete mübtelâ olan bir insanın anne ve babasını hanesinde bir yük olarak görebileceğini şu şekilde anlatılıyor: “Ey derd-i maişetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musîbet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme, ‘Maişetim dardır, idare edemiyorum.’ Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı.” 9
Derd-i maişette sersem olmanın insanı hırsa bürüyeceği de şu şekilde izah edilmiş: “İşte, ey derd-i maişetle sersem olmuş ve hırs-ı dünya ile sarhoş olmuş kardeşler! Hırs bu kadar muzır ve belâlı birşey olduğu hâlde, nasıl hırs yolunda her zilleti irtikâp ve haram-helâl demeyip her malı kabul ve hayat-ı uhreviyeye lâzım çok şeyleri feda ediyorsunuz; hattâ erkân-ı İslâmiyenin mühim bir rüknü olan zekâtı, hırs yolunda terk ediyorsunuz?” 10
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 104. 2- A.g.e, s. 116. 3- A.g.e, s. 172. 4- A.g.e, s. 201. 5- A.g.e, s. 181. 6- A.g.e, s. 183. 7- B. Said Nursî, Sözler, 29. 8- A.g.e, s. 245. 9- B. Said Nursî, Mektubat, 251. 10- A.g.e, s. 264.