AKP-MHP’nin temel insan haklarına, hukuka ve ifade özgürlüğüne aykırı olarak Meclis’in önüne getirdiği kırk maddelik “sosyal medya yasası”yla şimdi de sosyal medya mecralarını sansürleyip kapatmayı amaçladığı her haliyle sırıtıyor.
Kanuna göre kamu ilânlarını düzenleme idâri görevinin dışında haberleri ve yorumları denetleme yetkisi olmayan Basın İlân Kurumu’nun gazetelerin yayınlarını yargılayıp yasadışı olarak cezâlandırması, televizyonların yayın ve lisansların tâkip için kurulan RTÜK’ün “siyasi iktidarın sopası” haline getirilerek iktidarı eleştiren kanallarının cezalandırması yetmemiş olacak ki buna bir de milletin tek nefes penceresi olan “sosyal medya”ya da yasaklar ekleniyor.
“Cumhurbaşkanına hakaret”ten 160 binden fazla soruşturma açılıp otuz binden fazla ceza ve on binden fazla hapse mahkûmiyet yetmemiş olacak ki “yeni yeni yasaklar” getiriliyor.
YİNE AYM’NİN İPTAL ETTİĞİ “ÂİDİYET’, ‘İRTİBAT’ VE ‘İLTİSAK’LA”
Çarpıcı olan, “sosyal medya yasası”yla da ceza kanununda olmayan “iltisak” ve “irtibat” perdesinde hukuksuz yeni cezaların oluşturulması.
Hiçbir yargı kararı olmadan kendilerinden menkul “yanlış – yanıltıcı haber”, “dezenformasyon” uydurmalı iftiralarla iktidarın ağır ekonomik bunalımdan fiyaskolu dış politikaya, yıkımdaki eğitime, tükenen tarımdan sağlığa, “sığınmacı meselesi”ne her alanda çöken politikalarına dikkat çekilmesine tahammül edilmemesi.
Anayasa Mahkemesi’nin “millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olan özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete ve dergiler” dair “âidiyet”, “irtibat” ve “iltisak” kavramlarının hiçbir “hukukî niteliği taşımadığı”, “idari bir kararla basın yayın kuruluşlarının kapatılmasının basın ve fikir hürriyetlerini ihlâl ettiği hükmüyle medya kuruluşlarının kapatılmasına dayanak yapılan KHK’nin anayasal temel hak ve hürriyetlere ağır bir müdahale olduğu” gerekçesiyle iptaline rağmen.
“SUÇA DÖNÜŞTÜRÜP CEZALANDIRMA…”
Hâsılı, yolsuzlukların, rüşvetin, yandaşlara peşkeş çekilen ihalelere fesat karıştırmanın, kayırmacılığın, yurtdışına servet transferinin, yüzde 200’leri aşan fahiş zamların, halkı bezdiren kat kat enflasyonla pik yapan pahalılığın, katlanan dövizin, faizin, gasbın, yağmanın araştırılmasını, çöküşün haberleştirilmesini ceza ile tehdit eden “bariyerler” konuluyor.
Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Faruk Çayır’ın tesbitiyle, “tamamen seçimlere dönük bir ‘önlem paketi’ni dayatan siyasi iktidar, ‘biz bu eleştirel haberleri engelleyemiyoruz, sosyal medyanın önünü alamıyoruz, eleştirilere cevap veremiyoruz, bunu suç haline dönüştürelim’ mantığıyla hareket ediyor. Vatandaşların gerçekleri bilmeleri önüne set çeken tam bir sansür ve otosansür dayatılıyor.”
Amaç, yine muğlak tanımlarla bir korku ortamı oluşturmak, halk arasında endişe, korku veya panik meydana getirmekle kargaşa ve kaosu ateşleyip alevlendirmek. Öfke, gerginlik ve çatışmacı nefret diliyle toplumu daha da kutuplaştırıp kamplaştırarak gün gittikçe erimekte olan seçmeni bloke etmek. Topyekûn muhalefeti susturmak, sindirmek ve yıldırmak.
Baskıları arttırmanın da artık kâr etmediğini bile bile, “son çâre” olarak “belki tutar” beklentisiyle.