Dünyada sekiz-dokuz ülkeyle birlikte nükleer silâha sahip olan ABD ile seksen nükleer başlığı bulunan İsrail’in İran’ın “nükleer programını durdurma” perdesindeki saldırısının amacı ortada.
Amaç, “İslâm âlemine ve Kur’ân’a suikast olan gaddarâne muâhede Sevr”in ve Ortadoğu’yu parçalama plânı İngiliz-Fransız mamulü “Sykes Pikot”un günceli olan “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” ile bölge ülkelerini iç savaş kargaşasıyla, küresel hegemonyaları “Büyük İsrail” dedikleri “arz-ı mev’ud vaad edilmiş topraklar” ve enerji kaynaklarının gasbı uğruna ifna etmek. İşgal ettikleri Irak ve Suriye’den sonra mezhebî ve etnik iftiraklarla İsrail’in karşısında bölgede güçlü bir ülke bırakmamak.
Tam da ABD ile İran’ın Umman’da “nükleer enerji görüşmeleri” öncesi İran’ın Başkenti ile nükleer tesislerini, askerî ve sivil merkezlerini vurmasının maksadı bu. Bundandır ki Gazze soykırımı küstahlığı şımarıklığının ardından ABD ile işgal ortaklarının her türlü silâh, lojistik ve istihbarî desteğiyle İsrail Siyonist emellerle İran’a saldırıp topyekûn savaş tuzağına çekiyor.
Vahim olan, İsrail’in füze saldırısında Suriye, Irak ve Ürdün hava sahasını kullanması. Ve başta Türkiye olmak üzere bölgedeki Müslüman ülkelerin “Trump’u kızdırmama” kaygısıyla yine lâfta kalan “Netanyahu yönetimini en güçlü şekilde kınıyoruz” açıklamalarıyla geçiştirmeleri…
Görünen o ki İsrail’in İran’a saldırısı ve İran’ın misillemesi daha çok tartışılacak. Gazze’deki yardım dağıtım noktalarında yüzlerce Filistinliyi katleden ABD güdümlü İsrail’e kuru kınamalarla kalan Saray iktidarının İsrail’i kınama ikiyüzlülüğünde açığa çıktığı gibi…
TESBİT
Dünyada İsrail’e yaptırımlar artarken…
Bir diğer vahamet, milletin önünde İsrail’e karşı mangalda kül bırakmayan “tek kişilik hükûmet”in Güney Afrika’nın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail’e dava açmasından altı ay sonra müdahil olmasında olduğu gibi beynelmilel mahfillerde siyasî yaptırımlarda birçok ülkenin gerisinde kalması.
Tesbit şu ki uluslararası platformlarda “savaş suçları işlemekle suçlanıp hakkında yakalama emri çıkartılan Netanyahu ile hükümetine tepkiler gittikçe artıyor..
Öncelikle Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Norveç ve hatta İngiltere; Filistinli sivillere aşırıcılıkla nefreti kışkırtma, saldırganlık ve şiddet eylemlerini tahrik etme, zâlimce, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele ve işkenceyle insan haklarını ihlalden sorumlu tuttukları İsrailli iki bakanın “mal varlıklarını dondurma” ve “seyahat yasağı” yaptırımları kararı alıyor. (gazeteler, 11.6.25)
Keza İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, parlamentoda “Soykırımcı devletle ticaret yapmayız” çıkışıyla İsrail’in Gazze’deki katliamına tepki göstererek ticareti kesiyor.
Belçika Kalkınma İşbirliği Bakanı Caroline Gennez, “Gazze’de uluslararası hukukun çiğnendiğini, İsrail’e şiddetin durması için AB’nin baskı yapması, yaptırım uygulamaktan kaçınmaması gerektiğini” belirterek “İnandırıcı olmak istiyorsak Avrupa’nın tek ses halinde konuşması gerekiyor” uyarısıyla AB ülkelerine “İsrail’e silah vermeyin” çağrısını yapıyor.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, AB’nin İsrail’e ticarî imtiyazlar tanıyan Ortaklık Anlaşmasını gözden geçireceğini bildirirken, Avrupa başkentlerinin sokaklarını dolduran “Filistin’e destek” gösterilerinin artması baskısı üzerine AB, “Gazze’deki ablukayla uluslararası insanî hukuku yerle bir eden soykırımcı İsrail’e silah ambargosu uygulanmasını ve ticareti düzenleyen Ortaklık Anlaşmasının iptali”ni gözden geçiriyor.
Bütün bunlara karşı AKP hükûmetlerinde, “otoriter rejim”de İsrail’le yapılan onlarca ekonomik, ticarî, savunma sanayii anlaşmasından bir tekini dahi iptal etmeyen, askıya almayan Saray iktidarının İsrail’le ticareti tam gaz sürdürmesi...
İktidardakilerin 3 Mayıs 2024’ten itibaren İsrail’le ticaret yasağı getirildiği propagandalarına karşı yabancı gemiler, üçüncü ülkeler üzerinden hüllelerle ve konşimento değişiklikleriyle, “Filistin’e gidiyor” asparagasıyla TÜİK’in verileriyle kat kat katlanan ticaretin sürdürülmesi.
Ve İsrail’in mülteci kamplarını, yardım dağıtım noktalarını bombalayan katliamının araştırılması için en azından Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulmasına dair muhalefetin verdiği bütün önergeler yine AKP-MHP oylarıyla reddedilmesi.
GARABET
“Madleen’i kınayıp Vela’ya göz yummak samimiyetsizliği”
İsrail ambargosunu delmek için İtalya’dan yola çıkan Madleen yardım gemisine baskın yine sözde tepkiyle geçiştirilirken soykırıma çelik taşıyan Vela gemisinin Mersin limanına alınmayıp durdurulması çağrılarına yine kulak tıkaması garabeti tartışılıyor.
Bu yüzden uluslararası mercilerde “Türkiye, karasularının İsrail’e savaş malzemesinin taşınması için kullanılmasına izin vermemeli; soykırıma silah malzemesi taşıyan gemileri soruşturmalı, yasadışı askerî yüklere el koymalı” ikazları yapılıyor.
Ve bu vaziyet, “one minute” tepkisini İsrail Cumhurbaşkanı’na değil, moderatöre gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan olarak “Mavi Marmara” için “Bana mı sordunuz?” çıkışını andırıyor. AKP hükûmetince Türk Bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine baskınla biri Türk vatandaşı on eylemciyi katledip yüzlerce aktivisti İsrail’e götürüp gözaltında tutan İsrail askerleriyle sorumlularının yirmi milyon dolar karşılığında Türkiye’de ve uluslararası mahkemelerde yargılanmalarının yasaklanmasına benziyor.
Bundandır ki “İsrail’e ticaretin durdurulması” çağrısını yineleyen Saadet Partisi lideri Mahmut Arıkan, “Madleen’i kınayıp Vela’ya göz yummak samimiyetsizliği”ne dikkat çekiyor. (gazeteler, 10.6.25)