“Tek kişilik ucûbe sistem”de Bakanlar Kurulu yok. Yetkileri olmayan ve atanmış birer “sekreter” konumundaki bakanlar bu yüzden hemen hemen her konuda “Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla”, “izniyle”, “emriyle”, “telkiniyle” diye söze başlamak mecburiyetinde kalıyorlar.
Yine bundandır ki depremde, selde, yangında bütün âfetlere ve felâketlere ilk müdahale, kurtarma ve yardımın “Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla yapıldığı”nı söylüyorlar.
“Hilkat garibesi sistem”de “Cumhurbaşkanı’nın tek patron, yasamanın ve yürütmenin diğer aktörleri bakanlar ve kurumların patronun çalışanları” edildiğine dikkat çeken DP Genel Sekreteri Doç. Dr. Serhan Yücel’in tesbitiyle “Yürütmenin diğer aktörleri bakanlar ve kurumların ‘patronun çalışanları’, yasama ve yargı bağlı iştirakleri durumuna düşürüldüğü, ‘tek patron’a dikensiz gül bahçesinin hazırlandığı, bakanlıklar ve kamu kurumları görev, yetki ve sorumluluklarını ifa ederken anayasa ve kanunlara bakmak yerine ‘tek kişi’nin iki dudağının arasına bakmak zorunda bırakılmış.”
Buna göre Orman Bakanı’nın “Cumhurbaşkanı’nın tâlimatıyla orman yangınlarının söndürülmesine başladık!” derken bizzat Cumhurbaşkanı sözcüsü “Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla yangına müdahale edildi, yangının çıktığı hastaneden hastaların başka hastanelere nakledildi” tuhaf açıklamasında bulundular.
Yücel’in ifadesiyle “Mesela, depremde kurtarma çalışmalarının başlaması, orman yangınına müdahale için de Cumhurbaşkanının talimatı gerekir. Okul, hastane, köprü, ağaçlandırma ihtiyaç olduğu için değil, talimat geldiği için yapılır. Çiftçinin destekleme priminin ödenmesi, esnafa kredi o talimat gelmeden ödenmez, verilmez…”
Ve bütün bu çarpıklıklara karşı şu soruluyor: “Her yangının söndürülmesi için ‘Cumhurbaşkanı’ndan tâlimat’ mı alınacak? Depreme kurtarmak için ‘Saray’ın emri’ mi gerekecek? Peki, bu ‘direktifler’ gelmezse ne olacak? Depremzedeler kurtarılmayacak, hastalar başka hastanelere sevk edilmeyecek mi?”
GARABET: Hazine yardımı “ülkeyi soymak”sa…
“Güçlendirilmiş parlamenter sistem işbirliği”ndeki altı partinin “anayasa değişikliği önerisi”ni millete deklare etmesine karşı oldukça zora giren “iktidar cephesi”nden garip tepkiler geldi.
Cumhurbaşkanı, “altılı masa” partileri için “Bunlardan bir şey çıkmaz, bunlar Türkiye’yi soymak için bir paravan şirket kurmak derdindeler” diye konuştu. Erdoğan’ın kendi ifadesiyle kastı, 12 Eylül darbesinden kalma AKP’nin iktidarında söz verilen ve yirmi sene sonra ancak MHP’nin aşması için “yüzde 10”a çekilen “seçim barajı”nın yüzde “yüzde 3”e çekilmesinin yanısıra halen “yüzde 3 oy oranı” olan partilere Hazine yardımının “yüzde 1”e çekilmesiydi.
Oysa sözünü ettiği Saray’ın 2023 bütçesindeseçim yılının da etkisiyle siyasi partilere yapılacak yardım 7 kat arttırılarak 4.5 milyar liraya çıkarılırken Hazine yardımlarından en büyük payı kendi partisi alıyor. Yani Hazine yardımı “ülkeyi soymak”sa en çok partisi “Türkiye’yi soyuyor.”
Buna göre 2023’te AKP toplam 1 milyar 961.3 milyon lira Hazine yardımı alacak. Yani Meclis’te grubu bulunan diğer bütün partilerin toplamına yakın 2 milyar yardım alacak.
Anlaşılan, Cumhurbaşkanı bundan bile rahatsız; AKP iktidarında ve “tek kişilik yönetim”de Kamu İhale Yasası’nın 196 kez değiştirilmesiyle bütün ihâlelerin ve döviz – dolar garantili “yandaşlar”a peşkeşi rantında olduğu gibi “Hazine yardımı”nın muhalefet partileriyle paylaşılmasını hazmedemeyip rahatsız oluyor.
Bütün yardımı partisinin almasını istiyor. “Yüzde 1” oy alan partilerin de siyasi çalışmaları için Hazine yardımı almalarını “Türkiye’yi soymak için paravan şirket kurmak” olarak karalıyor.
Garabet içinde garabet…