SOSYOLOG YRD. DOÇ. DR. SÜLEYMAN DOĞAN, TOPLUMUN YOZLAŞMASININ ÖNÜNE GEÇİLMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTEREK, "TELEVİZYONLARDA YAYINLANAN ÖZELLİKLE BELLİ DİZİLER, ÇARPIK İLİŞKİLER, KÖTÜ ÖRNEKLER, GELENEK VE KÜLTÜRÜMÜZE AYKIRI DAVRANIŞLARLA TOPLUMUN DENGESİNİ BOZMAKTADIR" DEDİ.
Televizyonun ne kadar etkin bir unsur olduğu ve tahrip boyutu malûm, peki, televizyon programlarının toplumun bütününe birden katkı sağlayacak iyi yönleri neler olabilir? Tamir gücü tahrip gücüne yetişebilir mi?
Dizilere bir taraftan sınırlandırma ve belli standartlar getirirken bunlara alternatif diziler çekilmelidir. Genel ahlâk değerlerimize uygun, toplumu doğru yönlendiren, gençliğimizi geleceği düzgün hazırlayan diziler ve sinema filmleri çekilmelidir. Bunlara ciddî kaynaklar ayrılarak tarihî şahsiyetler dâhil, dinî, millî ve ahlâkî değerlerimiz düzgün, doğru ve gerçek kaynağından diziler ve filmler çekilerek örnek rol-modeller gösterilmelidir. Değilse biz başkalarının çektiklerini sadece eleştirmekle kalırız.
DÜŞÜNCE VE ESTETİK BUGÜN ADI GEÇEN DİZİ VE PROGRAMLARIN ÇOĞUNDA YOKTUR.
Televizyon dizilerinin toplum hayatına yansıması ne yönde oluyor?
Kültürel değerlerimizi korumak için son derece dikkatli olmak durumundayız. Televizyonlarda yayınlanan özellikle belli diziler (!), çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlâkdışı, gayrimeşrû yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmaktadır. Bir dizide, bir eserde, bir yapıtta olması gereken en önemli unsurlardan; sanat, felsefe ve estetik bugün adı geçen dizilerde yoktur. Yapılan dizilerde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit konulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendirilmekte, düne kadar kutsal gördüğümüz değerler ayaklar altına alınmaktadır.
Televizyon dizi yapımcıları sadece reyting kaygısı ve para kazanma arzusuyla dizileri çekmiyorlar. Hiç şüphesiz bunların bir gayesi var. Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak tema toplum değerleriyle taban tabana zıt konular dikkat çekiyor. Bu dizilerde aile mefhumu ihmal ve inkâr ediliyor. Nikâhsız hayat, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç gibi mefhumlar teşvik ediliyor. Meselâ bu dizilerde; kız kardeşlerin aşk savaşı... “İki kız kardeşin âşık olduğu bir adam” ya da “abi-kardeş arasında kalmış bir kız” tiplemeleri bugünkü dizilerin sanki temel konusu oldu. En çok seyredilenler arasında yer alan bu dizilerde, yuva yıkan taraf mazlûm ve haklı gösteriliyor. Hikâyeler zengin aileler arasında, lüks konaklarda geçiyor. Kız kardeşlerden biri varlık elde etme amacıyla zengin biriyle evleniyor. Ancak baldızlar devreye girip eniştelerine göz koyuyor.
Sizin sorunuzdan yola çıkarak aşağıdaki soruları da soracak olursak:
Toplum nezdinde kabul görmeyen ve ahlâk anlayışımızı sorgulatan bu tür ilişkiler, neden sıklıkla ekranlara getiriliyor? Bir dizi tuttu diye benzerleri mi çekiliyor?
Bu aşk savaşları, genel kanaatin aksine toplumda yaygın da diziler buna bir ayna mı tutuyor?
Televizyon dizilerinin zararı faydası yanında adeta devede kulak kadardır. Topluma sunulan temalar, tiplemeler ve çözüm yolları toplumumuzun sosyal bünyesini yıkmaya ve tahrip etmeye yöneliktir.
Toplumun ahlâkî değer yargılarını bu şekilde deforme edilme sürecine televizyonun etkisi nedir? Televizyon programları hazırlanırken neler göz önünde bulundurulmalıdır?
Bir kere televizyon dizileri yapılırken toplumun değer yargıları göz önünde bulundurulmalıdır. Onların dinî ve ahlâkî değerlerine saygıda kusur edilmemelidir. Sosyal yapıyı tahrip edici, bozucu ve moral değerlerini ayaklar altına alıcı dizilerden kaçınılması gerekir. Hem dizilerdeki şiddet görüntüleri özellikle gençlere meselelerinin çözümü için adeta örnek verilmek istenmektedir ki, o zaman geleceğimiz olan gençlerimiz ciddî zihinsel kırılma ve travmayla karşı karşıya bırakılıyor.
Bugünkü dizilerin işledikleri konular çok ender görülen vak'alar. Bu, toplumda kabul görmüş bir şey değil. İnsanımız bu tür ilişkileri ayıplıyor. Vatandaş seyrediyor ve bitiyor. Ama buna yatkın olanlarda da ortaya çıkması muhtemel tabiî... Bunların yanında dizilerde sıklıkla erotizmin işlenmesi, sinirlenen birinin elindeki eşyaları sağa sola savurması, özellikle gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Buradan örnek alıp saldırganlaşıyorlar. Milletimizin inancına göre “mukaddes” kabul edilen isimler, yerli dizilerde nahoş karakterlere veriliyor. Fatmagül’ün kötü yengesi Mukaddes bunlardan sadece biri...
Toplumu televizyon izleme noktasında bilinçlendirme nasıl olabilir?
Yukarıdaki sorduğunuz soruya verdiğim paralel cevaplarsa; izleyicinin bilinci olması için bilgi sahibi olması lâzım. Çünkü dizilerin bir başka amacı da herkes kendi dünya görüşünü ekrana getiriyor. Televizyon dizileri bir şekilde kitleleri etkileme, biçimlendirme, maniple etme amacıyla yapıldığı izlenimi veriyor. Genel olarak toplumlar güç ve çıkar ilişkileri ile işler. Bu ilişkiler birçok farklı, değişken mekanizmaları içinde barındırır. Televizyon da bu ilişkilerin günümüz toplumu içinde en açık bir şekilde görünür kılındığı alanlardan biri gibi duruyor. Herkes kendi dünya görüşü etrafında toplumu bu söz konusu programlarla, dizilerle vs. biçimlendirmeye çalışıyor. Herkes dünyayı kendi penceresinden görüyor, fakat bu pencerenin sadece kendine ait olduğunu fark edemiyor. Toplumun bireyleri küçük yaşta evde ve okulda bilinçlendirilmelidir. Zararlı yayınlar seyredilmemelidir. Televizyon dizileri kendilerine seyirci bulamazlarsa kendilerini bir miktar çeki düzen vererek seyircinin isteği doğrultusunda hareket edebilirler. Bunun içinde toplum topyekûn eğitim yoluyla bilinçlendirilmelidir. Bunun içinde düşünce eğitimi çocuklarımıza küçük yaşta verilmelidir.
Dizilerdeki bir başka maksatta tüketimi teşvik etmektir. Bu arada gençlerimizi markaya yönlendirmek ve yüksek maliyetli markaları daha fazla zengin yapmaktır. Marka hastalığı toplumsal bir yara haline gelmiştir. Bugün gençlerimizin bazıları markayı bir idol (çağdaş put) olarak görmektedir ki, bu geleceğimiz açısından son derece tehlikeli bir gidişattır.
Aile de çocuklara televizyon izleme bilinci nasıl verilebilir? Özellikle çocuklarda (doğru ve yanlışı ayırt edebilmeleri yönünde) sanal algı gelişimi nasıl sağlanabilir?
Her şeyden önce insan sosyal bir varlıktır. Yani toplumda yaşar ve toplum içinde hayat bulur. Mutlu olur, kederlenir hâsılı hayat toplum içinde yaşanır. Aile kendisi seyredip, çocuğa yasaklamak iyi bir yol ve metot değildir. Önce aile fertleri başta ebeveynler seyrettikleri dizilerde seçici olmak durumundadır. Çocuk bunu görür ve öğrenir. Çünkü öğrenme duymakla birlikte görmedir. Biz çoğu şeyi görerek öğreniriz. Önce taklit ederiz, sonra tatbik ederiz. Ailede tek başına yetmez. Özellikle gelişim çağında çocuklarımızın akranı çok önemlidir. Akranda da farkındalık bilinci olmazsa çocuğun yolunu ve yerini tayin etmede güçlük çeker. Yani bu sadece aile ile olacak bir şey değildir. Ailenin yeri rolü bugün geçmişe göre farklı bir boyuta gelmiştir. Dünün aile yapısı bugünün çocuğunu tatmin etmede, manevî anlamda doyurma da ve ikna etmede kâfi değildir. Kaldı ki donanımda kâfi değildir. Onun için aile, okul ve sosyal çevre birlikte hareket edilirse başarı sağlanır. Yeni metotlar ve stratejiler geliştirmek gerekir.
Toplumsal farkındalık bilinci nasıl oluşturulabilir?
Toplumsal farkındalık bilinci toplumsal bilgi ile olur. Yani topyekûn eğiterek olur. Yani siz toplumun yerini, yolunu ve metodunu gözden geçirmesini sağlamanız gerekir. Farkındalık bilinci veya bir başka tabirle bilinçli farkındalık, garip, soyut ve hayalî bir egzersiz değildir. Hayatınıza canlılık ve denge getirmek, gerçek ve doğru olan şeyi keşfetmek için proaktif, olumlu ve yapıcı bir yaşam biçimidir. Biz daha büyük bir dengede ve harmonide yaşamanın temellerinin bilinçli farkındalıkla atıldığını söylediğimizde bile, siz sadece farkında olduğunuz şeyleri değiştirirsiniz. Bilinçli farkındalık, an be an amacınız yönünde dikkatinizi toplama ve yönlendirme pratiğidir. Siz dikkatinizi seyrederken, zihninizde amacınızı korumak zorunda olduğunuz için, bu durum bilinçli farkındalık ve uyanıklık olarak bilinir. Bilinçli farkındalığın gücü, sürekli şekilde dengeden uzaklaşma eğiliminize karşı bir tampon olarak da fonksiyon görecektir. Bütün bunlar fert için geçerli olan şeylerdir. Bunu topluma yaymaya çalıştığınızda aynı hedef doğrultusunda hareket etmeniz gerekir ki bu da hedef birliğinin olmasını zorunlu kılar. O nedenle toplumsal farkındalık bilinci dünden bugüne hemen olacak bir şey değildir. Bu bir süreçtir. Ama buna bugün başlamak onu oluşturmak için şartları yerine getirmek gerekir.
Dizilerde özendirilen lüks hayatlar toplumun kaçta kaçını yansıtıyor. Ve bu durumun gençler üzerindeki baskısını açıklar mısınız?
Bu dizilerdeki lüks hayat toplumun yüzde sıfır onda beşini bile yansıtmıyor. Ama kendine göre diziler bir toplumsal inşa süreci başlatmayı hedefliyor. Bunda ne kadar başarılı olurlar bugünden kestirmek biraz zor görünüyor. Görünen o ki böyle giderse toplumumuz adım adım tabiri caizse yoldan çıkartılmak ve hatta sosyal manada uçurumun kenarına itilmek çaresiz duruma düşürülmek isteniyor. Ancak bu bir toplumsal mühendislik projesidir. Yani toplumumuzu değiştirme ve dönüştürme sürecidir. Bu süreç bir buçuk asırdan önce başlatılmış ve bugün bir kolu da dizilerle devam eden bir süreçtir. Dizilerin gençler üzerine olumsuz etkisi su götürmez bir gerçektir. Bütün araştırmaları bu olumsuzlukları ortaya koymaktadır. Bugün dizilerin çoğunda ahlâkî değerler hiçe sayılıyor. Yeğen yengesine, komşu adam komşusuna, evli kadın bir başka erkeğe özendirilmekte, ar, ahlâk ve namus gibi kutsal mefhumlarımızla adeta alay edilmektedir. Böyle giderse hem kültürümüz hem ahlâkımız ve bizi biz yapan değerlerimiz bir bir elimizden çıkacak, özellikle gençler boşluğa itilecektir. Bu durum toplumsal barışı ve dokuyu zedeleyecektir. Sosyal dengeyi koruyup kollayan devlet bunu yasalarla engellemelidir. Gençlere kötü örnek olan dizilere kıstas ve standart getirilmelidir.
Bu tarz dizi ve programların reyting almasını neye bağlıyorsunuz?
Bu tür dizilerin fazla seyredilmesini bir kere bilinçsizliğe ve millet olarak çarçabuk asimile olmaya yatkın olmamıza bağlıyorum. Sıradan vatandaş günü yaşar. Yarını düşünmez. Yarını düşündürecek ve bunun çile ve sıkıntısını çekecek olanlar aydınlardır yani münevverlerimizdir. Toplumun daha çok bilinçlenmesi, daha çok medenileşmesi ve daha çok şehirleşmesi gerçekleşirse bunların seyretme oranında düşüşler olacağı kanaatindeyim.
Medyada diziler abartılıyor. Ve günlerse reklâm yapılarak bilinçaltında bu dizilere karşı meyil oluşturuluyor. O nedenle medya kuruluşları, nesillerin doğru ve düzgün eğitilmesi ve muhafazası için azamî gayret göstermek zorundadır. Çünkü medyanın bir görevi de; toplumun güzele ve iyiye yönlendirilmesinde özen göstermesi gerekir. Kamu hizmeti yapan kuruluşların kamunun zararına değil yararına iş yapma zorunluluğu vardır. Televizyon dizilerinde her türlü çarpıklık vardır. Bu çarpıklıkların önüne geçemezsek geleceğimizden emin olamayız. Çünkü çocuk bugün taklit eder, yarın tatbik eder. Yani çocuk gördüğünü yapar. Bu diziler ve medyanın yanlış yönlendirmesiyle Türklerin kültürel kodlarıyla oynanmakta, adeta genlerimiz değiştirilmeye çalışılmaktadır. En önemli kurumumuz olan aile yapımız bozulmaya çalışılmaktadır. Televizyon ve dizi bağımlılığı endişe verici boyutta gençliğimizi adeta zehirliyor. Programların çekiciliği arttırılarak insanlar televizyon bağımlısı durumuna getirilmek isteniyor. Bu nedenle televizyon ve dizi bağımlılığı endişe vericidir.
YARIN: EĞİTİMCİ İSMAİL HAKKI AVCI
EBRU OLUR
[email protected]