"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çocuk dostu medya istiyoruz

13 Aralık 2019, Cuma 00:03
“Çocuk ve Medyanın Dönüşümü”ne ayak uydurmamız gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, “Medyanın dönüşümü çocuğu da dönüştürüyor. Çocuk dostu bir medya, çocuk dostu çevre istiyoruz” dedi.

Türkiye’nin çocuk odaklı tek medya konferansı, 11-12 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşti. “Dönüşüm” temasıyla gerçekleşen 8.TRT Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı’nda, çok sayıda uzman “Çocuk Medyasında Dönüşüm”e yönelik fikirlerini söyledi.

Conrad Istanbul Bosphorus Hotel'de düzenlenen konferansın ilk oturum moderatörlüğünü yapan İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, “Çocuk ve Medyanın Dönüşümü” nü anlattı. Pembecioğlu, “Medyanın dönüşümü çocuğu da dönüştürüyor. Çocuk dostu bir medya, çocuk dostu çevre istiyoruz ama bir yandan içerik değişiyor dönüşüyor bir yandan teknoloji karmaşıklaşıyor. Dünya dönüyor. Biz de katlanarak artan bilgilerimizle bu dönüşe eşlik etmeye çalışıyoruz. Ama eşikçiler az” diye konuştu.

Teknolojiyle birlikte değişmezsek problem var

“Dönüşümün Çocuk Psikolojisine Etkisi” konusunu açıklayan Psikiyatrist, Akademisyen, Yazar Prof. Dr. Bengi Semerci, teknolojinin iyi kullanırsa güzel sonuçlar vereceğini söyledi: “Teknoloji güzel bir şey. Bizim onu nasıl kullandığımız, çocuklara nasıl kullandırdığımız önemli. Evet medyadaki değişim, dijitalleşmesi, çocuk gelişimi etkiliyor. Biz nasıl müsaade edersek, nasıl kurgularsak ve çocuklara nasıl sunarsak o kadar etkiliyor. Yani biz çocukların ellerinden tabletleri alıp onlarla birlikte oturduğumuz zaman bütün çocuklar oynar. Çocuk için oyun önemli yeter ki biz onlara onu verelim. Bence burada değişen çocuklar değil, bizim onlara ayak uydurmamız lazım. Tabi ki teknolojiyle birlikte değişmezsek problem var. Değişememek problem. Teknolojiye katkı sunmak, ondan geleni almak gerekiyor. Önemli olan getirdiği zararları almamak.

“Medya okuryazarlığında çok gerideyiz”

İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Nilüfer Sarı Sezer, konuşmasında “Çocuk Medyası ve Okuryazarlık Üzerine” konusunu ele aldı. Medya eğitiminin önce aile içinde verilmesi gereken bir eğitim olduğunu söyleyen Sezer, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Daha sonra okul öncesi ve beraberinde ilkokullarda verilmesi gerekiyor. Sonra lise ve Yükseköğretimde ders olarak okutulmalı, ezbere dayalı değil performans ağırlıklı bir program uygulanmalı. Medya okuryazarlığı konusunda çoğu ebeveyn bilinçsiz ne yazık ki. Anne babanın yanı sıra çocukların da bu konuda bilinçlenmesi gerekir. Çocuk yüz yüze kaldığı iletilerin ne derece doğru ne derece yanlış olduğunu bilmeli. Çoğunun kurgusal olduğunu ve yapımcıların kendi ideolojilerini de yansıttığını bilmesi gerekir. O yüzden ilköğretim de dahi medya okuryazarlık eğitimi önemlidir. Medya, dijital, dil, matematik, coğrafya okuryazarlığı hepsi küçük yaşlardan itibaren özellikle aile ortamından itibaren verilmesi gereken okuryazarlık türleri. Pısa sonuçlarına baktığımızda ne yazık ki çocuklarımız Avrupa’nın çok gerisinde. Burada medya okuryazarlık eğitimi önemli. Sağlıklı okuryazarlık istiyorsak, medyadan etkilenmeyen ama medyayı etkileyen gelecek istiyorsak medya okuryazarlık eğitimine önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum.”

“0-3 yaşa çizgi film yapılmasın”

Çocuğun gelişimi için birebir ilişkilerin öneminden bahseden Prof. Dr. Bengi Semerci, “Çocuğun gelişmesi için dilini iyi öğrenmesi gerekiyor. Sevgi de beyin gelişimi için çok önemli. 0-3 yaş çocuğu zekasını göstermez. Küçük yaşlarda teknoloji ile uğraşıyor diye zeki denilemez. 0-3 yaş teknoloji yaşı değil. Onun için bu yaş aralıkları için kimse çizgi film yapmasın. O çocuğun annesinden babasından dinleyeceği masala ihtiyacı var. İlgiye ihtiyacı var. Çizgi filmleri çocuklarla beraber izleyin o zaman filmdeki yanlışı onunla beraber düzeltme hakkınız var. Çocuk yanlışı sizden duyarsa aranızdaki bağ kuvvetlenecek. Ama duyması gerekeni televizyondan duyarsa, siz anne babalık hakkınızı teknolojiye vermiş olursunuz kusura bakmayın yapacak bir şey yok” şeklinde konuştu.

Çocuklara cazip seçenekler sunulmalı

Prof. Dr. Bengi Semerci, konuşmasına şöyle devam etti: “Her çocuğun ilk kahramanı anne babasıdır. Anne baba özdeşim modelidir. Çizgi film, hayali kahramanlar, sonra öğretmen gelir. Eğer bir çocuk sizden, öğretmeninden tümüyle vazgeçtiyse sadece medyadaki kahraman ile özdeşim yapıyorsa, o zaman kendimize dönüp bakmamız gerekiyor. Çocukla oyun oynamanın keyfini çıkaramıyorsanız o heyecanı onunla yaşayamıyorsanız çocuklar sizinle bir yere de gitmek istemeyebilir. Çocuğunuzla sadece görev olarak oynamayın o zaman çocuklarınız anlayacaktır. Çocuk bakmanın sadece karnını doyurmak okula göndermek olduğunu düşünüyoruz. İnternette vakit geçirmeye diğer bir seçenek olarak, anne babanın keyif alarak çocuklarla oyun oynaması olsa, o zaman çocuklar bunu seçeceklerdir. Çocuklara cazip seçenekler sunmak gerekiyor. “

Medya çocukları belli bir çerçeveye sokamaz

Medyanın çocukların gelişimine ayak uydurması gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Bengi Semerci,  “Medya çocukların değişimine ayak uyduramadığı zaman tabi ki kendi kendini yok edecektir. Biz çocukları belli bir çerçeveye yerleştiririz diyen medya doğru değildir. Hem çocuğa zarar vermeyecek hem de onun ilgisini çekmeye devam etmeli. Medyanın kendi kendini denetlemesi yenilemesi lazım. Çocuğun anlamını iyi öğrenelim. Onlara karşı sorumluyuz. Onlara maalesef çok iyi bir dünya bırakmıyoruz. Çocuğun her türlü hakkını korumak için medyasıyla, uzmanıyla, anne babasıyla iş birliği halinde olmalıyız.”

Her millet gelecek nesillere animasyon üretmeli

Güney Kore’den katılan Daegu Sanat Üniversitesi Animasyon Bölümünden Prof. Dr. Namkook Lee, çizgi film teknik üretim süreci ve animasyon dönüşümünü anlattı: “Ülkemizde Kore savaşından sonra stüdyo olmadığı için animasyon yapılmadı. Çocuklarımız Japon filmlerini izlediler ve dolayısıyla onların kültürlerini benimsediler. Japon animasyonunu çok severim. Ancak bir ülkenin kültürel kimliğinin animasyon aracılığıyla değişime uğraması iyi değil ne yazık ki. Kore’deki çocuklar başka ülkelerinin kahramanlarını süper kahraman olarak görüyorlar. Bu kötü bir durum ne yazık ki. Animasyon ithal etmek güzel. Ancak daha sonraki nesiller için kendi hikayelerini hazırlamak gerekiyor. Yapımcıların sadece ekonomik fayda gözetmesi gerekmiyor. Çocuklar ışıklandırma, gölge bakmıyorlar eğlence varsa tamam onlar için. Çocuğun saf ruhuna temas ediliyor çünkü. Çocukların ihtiyaçlarına tanımak ve karşılamak çok önemli. Türk çocuklarının kimliklerini muhafaza edebilmesi için yapımcıların da bu konuda özverili olması ve meseleyi para odaklı düşünmemesi gerekir.”

Haber: Kübra Örnek
[email protected]

Okunma Sayısı: 2328
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı