“Uzaktan baktım bir taş, Yanına yaklaştım dört ayak bir baş.”
Bilin bakalım bu bilmecenin cevabı nedir? Bilemediniz mi? O halde biraz ip ucu vererek özelliklerimi anlatayım size.
Evimi yanımda taşırım
Benim sırtımda kocaman, sert bir evim var. Evimle beraber gezerim. Yorulursam içine saklanır, dinlenirim. Siz insanlar gibi, kira, taşınma, emlakçı, aidat derdim hiç yok.
Uzun ömürlüyüm
Biz uzun ömürlü oluruz. Çünkü Rabbimiz bize bol bol zaman verir. O uzun zaman içinde de şükretmeyi öğreniriz. Her gün kabuğuma yani evime bakıp şöyle derim: “Şükürler olsun, hem evim var, hem güvenim, hem de sabırla dolu bir ömrüm.” Siz benim kim olduğumu tahmin ettiniz mi yoksa? Evet, ben kaplumbağayım.
Yavaşım ama yetenekliyim
Ben de tıpkı insanlar gibi bir iskelete sahibim. Ama benim iskeletim sert kabuğumun içinde saklı. Yani evim aynı zamanda beni koruyan zırhım. Başım, kuyruğum ve bacaklarım kabuğumun dışına çıkabiliyor. Bu sayede yürür, yer, içer ve dünyayı keşfederim. Ama ben çok hızlı yürüyemem. Yavaş yavaş ilerlerim; aceleye hiç gerek yok, değil mi? Bacaklarım pullarla kaplıdır ve her birinde dört parmak bulunur. Bu parmaklar tıpkı küçük birer pençe gibidir. Bir de benim çok önemli bir özelliğim var: Bıçak gibi keskin bir gagam! Kuş gagasına benzeyen, ama dişsiz bir çeneye sahibim. Dişlerim yok diye üzülmeyin ama. Gagam sayesinde yiyecekleri kolayca parçalayabiliyorum.