İzmir’de düzenlenen seminerde İman ve tevhid penceresinden bakan ile tevhidi bulamayan insan arasındaki farklar ortaya konuldu.
İzmir’de Yeni Asya hanım okuyucuları tarafından His kontrolü konulu seminer gerçekleştirildi. İzmir merkez ilçeleri ile Tire, Ödemiş, Torbalı, Menemen, Manisa, Turgutlu ve Aydın’dan yoğun katılımın olduğu seminerde konuşmacı olan Nurbanu Şen his meydana gelen duygudur, yankıdır diyerek hisleri ve fikirleri münevver yapan şeyin din hissi olduğunu söyledi. Şen, insan hayatında tevhidi bulmuş olmanın önemini şu sözlere açıkladı, “On Sekiz bin âlemin en mu’cezi olan, kâinat ağacının çekirdeği, mahlûkatın en nazenini, Halık-ı Kâinatın muhatabı dostu olan insan mütenevvi hislerle donatılmıştır. İnsan tevhidi bulamaz ise o aziz insan mahlûkatın en bedbahtı, mevcudatın en süflisi, hayvanatın en biçaresi, zihayatın en hüzünlüsü, azaplısı ve gamlısı haline gelebiliyor. İman ve tevhid penceresi ona değer katarken, o intisap kesildiğinde beyazın siyahla yer değiştirmesi gibi bir hal alıyor.”
Âleme ne yolluyorsak onu buluyoruz
Dünyamızın hayatımız üzerine bina edildiği için fani, zail ve kararsız olduğunu ifade eden Şen, dünyamızı ahiretin geçici fidanlığı olarak derk etmemiz gerektiğini vurguladı. Bir anekdottan, “Bir anekdotta geçen ‘ışık dalgaların, saniyede üç yüz bin km hızla gidiyor. Işık dünyayı saniyede yedi kez dolaşabiliyor, insanın duygusundan sevgi ise dünyayı yedi yüz kez dolaşır ve her seferinde sahibinin muhabbetini ziyadeleştirir’ alıntısını paylaşan Şen şöyle devam etti, “Âleme neyi yolluyorsak onu kat be kat buluyoruz. İşte böyle hayatı seviyoruz, ama görüyoruz ki dünyamız hayatımız üzerine bina edildiği için hayatımız gibi zail, fani kararsızdır, İşte o zaman hayatımıza karşı olan şiddetli hırs, taleb, muhabbet gibi olan hissiyatımızı uhrevi semereye çevirdiğimizde aşk-ı hakikiye inkılap etmiş olacak”
Kalbin şemsi imandır
Şen konuşmasını şu sözlerle tamamladı, “Sen kendi mahiyetine bak ki senin lâtifelerinin içerisinde öyle bir lâtife var ki ebedden ve ebedî zattan başkasına razı olmaz. Ondan başkasına teveccüh etmiyor masivasına tenezzül etmiyor, bütün dünyayı ona versen o fıtrî ihtiyacı tatmin etmez diyor Üstadımız, o nedir o halde? O şey ise senin duygularının lâtifelerinin sultanı olan kalptir. Kalbin haramın terkiyle tathir edilmesi gerekir, arkasından salih amelle beskenmesi lâzım. Ve kalbin beslenmesi ise kalbin şemsi imandır. Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur: Vücudda öyle bir et parçası vardır ki, o iyi ve düzgün olursa bütün vücud iyi ve düzgün olur. O bozulursa bütün vücud bozulur, o ise kalbtir.”
HABER: Habibe Nur Eryılmaz - İzmir