"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir sevmek, bin defa ölmek demekmiş

25 Kasım 2012, Pazar
Çok eski bir beste bu başlık aslında. Yıllarca dillerde dolaşmış manidar bir beste hem de.
Anlaşılan bestekâr, bu sözleri yazarken; fani mahbuplara duyulan sevginin, kalbi binlerce kez öldürdüğüne değinmek istemiş. Şarkının bütün sözleri hakkında genel bir bilgim yok ama; akla gelen birkaç dizesi yine bu türde hüsrana uğrayan bir kalbin dile gelmiş hâlini andırıyor.
Geçenlerde bu sözleri mırıldanırken buldum kendimi. İlk anlaşılan anlamdan ziyade yeni bir anlam yüklemek geldi aklıma. Bir kez sevmek gerçekten bin kez ölmek nasıl olabilir diye düşündüm şöyle bir. Aslında çok da zor değilmiş cevabı. Dünya hayatına şöyle bir dönüp bakınca o kadar çok ‘bir kez sevip, binlerce kez ölüyormuşuz’ ki...
Meselâ bir kez sevdik diyelim dünyayı, ama fani yüzüyle... Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi ahiretin tarlası olması hasebiyle değil de; heveslerimizin mahşeri olması cihetiyle sevsek şöyle bir... İlk olarak belki de lâtifelerden başlıyor ölümümüz. Güzel şeyleri görüp, güzel düşünmek için, hakikaten güzel bir hayat sürdürebilmek için verilen lâtifeler idam olunuyor dünya meydanında. Savunmasız kalıyor bünye.
Âyine-i Samed olan kalp şaşkın; içini bir tevahhuş kaplıyor. Anlıyor birşeylerin yolunda gitmediğini. Olması gereken yerde olmadığını fark ediyor. Böyle muvakkat şeyleri sevmek için yaratılmamıştı oysa ki... Ama emanetine hıyanet eden insan; farkında bile değil kalbe dair işlediği cinayetin. İlk seferlerde kalp ve vicdan el ele veriyor avaz avaz bağırıyor; doğru yerde olmadıklarını bildirmek adına. Ama o vakitlerde sağır oluyor beşer; o kadar dalmış ki dünyanın gürültüsüne, patırtısına. Ne kalbin ne de vicdanın çığlıkları duyulmuyor. Fısıltı gibi kalıyor adeta. İşte ilk ölüm mânen gerçekleşiyor. Mânen ölmüş kalbin maddeten yaşaması da; insanlık için korkulan bir vaziyet oluyor.
Şimdi de bir kez sevdik diyelim kendimizi. Lâkin Cenâb-ı Hakk’ın aciz bir abdi, aynı zamanda kâinatın halifesi olmak cihetinde sevmedik. ‘Ene’ olarak sevdik. ‘Biz’ değil ‘ben’ dedik her seferinde. İşte şimdi o kadar büyük bir cinayetin maktulüyüz ki; cezamız müebbet olsa yeri var belki de. Kâinatın yaratılış hakikatine kıydık çünkü.
Acizliğimizi, fakrımızı düşünmedik. Yaptığımız en küçük bir işte ‘Ben yaptım!’ dedik. ‘Ben bir aynayım, esma-i hüsnanın yansımasıyım’ diyemedik hâl ve hareketlerimizle. Bediüzzaman’ın ene bahsinde değindiği gibi; enemizi binek yapıp onda Cenâb-ı Hakk’ı bulmak varken biz onun bineği olduk. Yükseldiğimizi sandıkça alçaldık. Hatta belki bazen o kadar itici, o kadar zıt durdu ki bu tavrımız; nasıl bir halde olduğumuzu görenlerin acıyan bakışlarına maruz kaldık.
Ya da hepsinden kötüsü emanete hıyanet cezasıyla yargılanacak vaziyete geldik. Öyle ki zarara rızamızla girdik. Merhamete lâyık görülmedik. Bir kez yanlış yolda sevdik ene’yi; binlerce kez öldürdük benliğimizi. Daha bunun gibi pek çok şeyde ne zaman ki yanlış yönde sevdik; o zaman manevî bir ölümle burun buruna geldik.
Bir sevip bin kez ölmenin bir başka ciheti de şöyleydi; “Emrolunduğun gibi; dosdoğru ol!” kelâmının sahibi, Hâlık-ı Arz’ı sevdik. Öyle bir sevgiydi ki, O′ndan başka hiçbir şeyi görmedi gözümüz. Öyle bir kapladı ki kalbimizi sevgisi, öyle bir tutuşturdu ki yüreğimizi; geri kalan bütün fani sevgilere karşı tam bir ölü kesildik. Dünyaya çağıran bütün cazibelere, O’nun rızası olmayan bütün fiillere, O’nun sevmediği bütün menfur şeylere karşı ölü gibi olduk; tepkisiz, isteksiz, hevessizdik artık. Medyada, okullarda, sosyal hayatta günahlar bizi mi çağırdı? Ya da cazibedar bir fitne içine çekmek için yolumuzu mu gözledi? Hiçbir şey umurumuzda değildi ki artık. Bir ölüydük.
İşte şimdi bir kez daha bir sevmek bin defa ölmek demekmiş dedik. Bu ölüme sevindik. Şimdi çığlık atan bir kalp ve vicdan yok artık. Kalp şu an âyine-i Samed oluşunun doruk noktalarında. Vicdan deseniz kalp böyleyken o da mutlu elbet. Cenâb-ı Hak hepimize böyle; bir kez sevip bin kez ölmeyi nasip etsin inşaallah. Vesselâm…

NAZLI SERTBAKAN

[email protected]

Okunma Sayısı: 1661
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı