"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fark edemediklerimizi fark etmek

27 Nisan 2014, Pazar
İnsan en yakınındaki bir şeyi bazen fark edemez, duymak istediğini duyamaz, görmek istediğini göremez. Sanki basireti bağlanır.
Meselâ kaybettiğimiz bir eşyamızı uzun süre aradıktan sonra, bir de bakarız ki, ya cebimizde, ya çantamızda olduğunu görürüz. Halbuki ceplerimize ve çantamızın her köşesine defalarca bakmışızdır. Ama nedense hep gözümüzden kaçmıştır. Belki de eşyamızdan ümit kesip aramayı bıraktığımız bir anda, elimizi cebimize atar, kaybettiğimizi orada buluveririz. Halbuki daha önce cebimizden çantamıza, cüzdanımızdan çekmecemize kadar her yere bakmışızdır. Hatta annemizin çeyiz sandığını bile elden geçirmişizdir. Ama en yakınımızda olanı görmemişizdir.
Kutlu Doğum Haftasında insanlar her zaman Peygamberimizin (asm) zamanında yaşamak istediklerini dile getiriyorlar. Birden insanların bu özelliği aklıma geldi. Ya o dönemde yaşayıp Müslümanlığı fark edemeseydim? Ya benim ailem de müşriklerden olsaydı? Ya ben de Peygamber Efendimize (asm) taş atan çocuk olsaydım…
Düşüncesi bile yüreğimi titretiyor. O devirde yaşayıp da, O’nun (asm) yakında bulunduğu halde, O Nur’u fark etmeyecek kadar gaflet içinde olmak yerine, Rabbim beni bu zamanda yaşatmış ve O’ndan (asm) haberdar etmiş. Bunu düşündüm ve halime şükrettim. Demek ki benim hakkında bu daha hayırlıymış diye teselli buldum.
Sonra Peygamber Efendimizin (asm) aslında yanımızda olduğunu hissettim. Belki bedenen değildi, ama ruhen hep yanımızdaydı. Her korktuğum zaman sanki benim için bir manevî koruyucu olmuştur, sınavlarımda zorlandığım her soruda sanki bana doğru O (asm) fısıldıyordu.
Bu hafta sadece kâinatın güzelliklerini izlemeye karar vermiştim. Kedimin başına bakınca sanki her kedinin başına Peygamberim’in (asm) elinin dokunduğunu görüyordum. Ağaçlara baktığımda, sanki bütün ağaçların O’nun (asm) dâvetine uyarak yanına koşuyorlardı. 
Bizler manâ-i harfi ile bakmayı bilmiyoruz. Her şeye manâ-i ismi ile bakıyoruz. Onun için baktığımızın içini, özünü ve manasını göremiyoruz.
Kitâbî tanımların içinde kaybolur iken bir şairin gözü başka türlü görür ve lisan ile der ki;
“Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin Efendim
Hakdan bize sultan-ı Müeyyedsin Efendim”
Kitâbî tanımlar… Ne kadar da değiştik. Hayallerinde Peygamberimizi (asm) arayan ben… Buna ne kadar muvaffak olduğumu bilemiyorum. Ben sadece okuyorum, tanım olarak biliyorum, ama tam olarak  hissedemiyorum.
Ama artık karar verdim ki olmayan için hayıflanmak yerine yakınımdakiler ile istediklerimi yapmaya çalışacağım. Meselâ bir mektup yazıp sahilden onu şişe ile uzaklara göndereceğim. O gittikçe kaygılarımı da uzaklara göndereceğim.
Hissetmeye çalışacağım. Ben değişmeliyim, ben yakınımdakileri fark edebilmeliyim.
Meselâ birçok kedi yavrusunu doyurmalıyım. Çiçekleri sulamalıyım. Yemeğe tuz ile başlamalı, suyu oturarak üç yudumda içmeliyim. Verilen selâmları almalı ve tebessüm etmeliyim. Bir akşam hurma ve su ile karnımı doyurmalıyım.
Sünnet olanları yaparak Peygamberimi (asm) tanımaya başlamalıyım. O dönemlerden bu dönemlere bizler görünmeyen halkalar ile birbirimize bağlanmışız. Bunu görebilmeliyim. Çünkü hayatımız fark edemediklerimizi fark etmeye başlayınca güzelleşecektir.
 
MERVE İRİYARI
[email protected]
Okunma Sayısı: 5072
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı