"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barış için kavga şart mıydı?

Faruk ÇAKIR
23 Kasım 2022, Çarşamba
Dış politikada bir ‘geri dönüş’ daha gerçekleşti ya da gerçekleşmek üzere. Uzun süreden beri ‘kavga’lı olduğumuz Mısır idarecileriyle yeni bir sayfa açılmış gibi görünüyor.

En başta ifade etmekte fayda var ki, ‘barış’ asıldır ve öyle de olmalıdır. Fakat idarecilerin ‘yarın’ı düşünmeden önüne gelen ülkelerle ‘kavga’ etmesi yanlıştır. Bu yanlışlar yapılırken susan, hatta bu kavgaları haklı görenlerin; sonradan tavır değiştirmesi de daha büyük bir yanlıştır.

Mısır ve bu ülkenin idarecileriyle uzun süredir devam eden ‘kavga hali’ yakınlardaki ‘tokalaşma’ ile sona erebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, asıl eleştirilen şeyin, en baştaki anlamsız kavga olduğudur. Esasında Türkiye ile Mısır’ın ‘kavga’lı olmasının her iki ülke ve İslam alemine de bir faydası yoktu. Barışmaları prensip olarak iyi ve doğru olmakla birlikte, en baştaki ‘kavga’nın hatalı olduğunu bilmek gerekir.

Hatırlanacağı üzere Mısır’da 2012’de seçimler olmuş ve Muhammed Mursi cumhurbaşkanlığını kazanmıştı. Bir yıl sonra başlayan protestolar askeri darbe ile sonuçlanmış ve Mursi hapsedilmişti. Cezaevinde sağlık durumu kötüye giden Mursi, 17 Haziran 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanı seçilmesinden 7 yıl sonra duruşma sırasında vefat etmişti. Bütün bu yaşananlar esnasında Türkiye kamuoyu da Mısır’da yaşananları yakından izlemiş ve Mursi’ye destek vermeye çalışmıştı. 

İdareciler bu gelişmeleri biraz da iç politikaya alet ederek Mısır’ın o günkü idarecileriyle ‘kavga’ya tutuştu. Serbest seçimleri ve ‘demokrasi’yi savunmakta temelde haklı olunsa da, kullanılan üslup ve hareket tarzının isabetli olmadığı zamanla anlaşıldı. O günlerde meydanlarda yapılan konuşmalarda Mısır’ı idare edenlerle sanki Türkiye’deki muhalefet parti liderleriyle muhatap olunur gibi ifadeler kullanıldı.

Türkiye’yi idare edenlerin o günkü konuşmaları belki onlara iç siyasette puan kazandırdı, ama neticede millet zarar etti. Uzun yıllar dost olunan Mısır devleti ile bütün köprüler atıldı. İşte asıl yanlış o gün yapılan ölçüsüz konuşmalar ve verilen tepkilerdi. Bu günler düşünülüp, o gün uygun bir diplomatik dil kullanılmış olsa çok daha iyi olmaz mıydı? 

Elbette devletler arasında esas mesele ‘ülke menfaatleri’dir. Uzun süreli düşmanlıklar da faydasızdır. Fakat bunlar yapılırken diplomasinin gerekleri unutulmamalı. 

Netice olarak bugün yapılan ‘barış çağrısı’ndan ziyade; o gün yapılan yanlışların farkına varılması gerekir. Yoksa benzer yanlışları her zaman tekrar etmekle büyük lider ve büyük ülke olunabilir mi?

Okunma Sayısı: 1099
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    23.11.2022 08:00:29

    Böyle zik-zaklı SIYASÎ uygulamalar ve de Yirmi senelik Siyasî Tecrube ve denemeler ve Kötü gidişat bize gösteriyor ve gösterdi ki, "Siyasal İslâm ve MILLİYETÇİ ve DEVLETÇİ GÖRÜŞ" toptan İFLAS etmiş ve tedavülden kalkmalıdır! Yoksa, daha FECÎ AKIBETLER bizleri bekliyor demektir!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı