"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman çare sundu

Faruk ÇAKIR
23 Mart 2020, Pazartesi
Türkiye, İslâm dünyası ve bir bütün olarak dünya; birbirinden zor dertlerle karşı karşıya. Bu dertler elbette çaresiz değil. Dertlere deva bulmak insanlığın vazifesi.

İnsanlığın karşı karşıya olduğu dertlere kalıcı çare İslâm, Kur’ân ve onun ‘konuşan delili’ olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) ile gelmiştir. Kur’ân’da her çare var. Bu ‘çare’leri âlimler, her asrın insanının anlayışına göre tefsir etmişlerdir. İşte Risale-i Nur Külliyatı da bu asrın insanının anlayışına göre Kur’ân’daki ‘çare’leri sunan bir Kur’ân tefsiridir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin; ‘cehalet, zaruret ve ihtilâf’ı ‘üç büyük düşman’ olarak ilân etmesi ve yine bunlara karşı da ‘sanat, marifet ve ittihad’ı çare olarak sunması boşuna değildir. Gerçekten de cehaletin en büyük düşman olduğu inkâr edilebilir mi? Esasında fakirlik ve ihtilâfın de sebebi cehalettir. Cehalet olmasa ihtilâf yol bulup aramıza girebilir miydi? Cehalet hükmetmese fakirlik insanlığı esareti altına alabilir miydi?

Bediüzzaman’ın eğitim konusundaki tesbitleri de çok önemlidir. En başta “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder” (Münâzarât, s. 127) tesbiti eğitimdeki yanlış uygulamaları sona erdirmeye yetmez mi? Din ilimleri ile fen ilimleri birlikte okutmak suretiyle hakikatin tecelli edeceğinin bilinmesi pek çok tartışmayı sona erdirmez mi? Hatta bu tesbitin hayat bulacağı teklifi olan “Medresetüzzehra” projesi Türkiye’nin uygulaması gereken en önemli birlik, beraberlik ve kaynaşma projesi değil mi?

İnançsızlık hastalığına sunulan en tesirli reçetenin Risale-i Nur’da olduğu inkâr edilebilir mi? İnançsızlık buhranı yaşayan insanlığın bu eserlere ne kadar muhtaç olduğunu ilim ehli her fırsatta ifade ediyor. 

İman meselesinin ehemmiyetine dikkate çeken Bediüzzaman şöyle der: “Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve îman esası üzerinde işliyorum ki; İslâm cemiyetinin ana direği budur.” (Tarihçe-i Hayat, s. 543)

Ülkemizin yarım asırdır tartıştığı Avrupa Birliği’ne üyelik konusuna ışık tutan tesbit de yine Risale-i Nur eserlerinde vardır. Avrupa’yı temelde ‘iyi’ ve ‘kötü’ olmak üzere ikiye ayıran bu bakış açısı ülkemizdeki pek çok tartışmayı sona erdirebilecek mahiyetindedir. Bediüzzaman şöyle der: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden birinci Avrupa… (…) [Diğeri,] felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa…” (Lem’alar, 17. Lem’a, Beşinci Nota)

Avrupa’ya ve hatta dünyaya bu gözlükle, bu ölçüyle, bu pencereden bakılabilse çok daha iyi olmaz mı? Dünyadaki bütün “iyi”ler bir araya gelse “fenalar”ın eli kolu bağlanmaz mı? Hele hele Türkiye, karşılaştığı hadiselere bu gözlükle baksa, dünyanın her yerinde müttefikler bulamaz mı?

23 Mart 1960’da Urfa’da vefat eden Üstad Bediüzzaman Said Nursî’yi vefat yıl dönümünde bir defa daha rahmetle yad ederken eserlerindeki ‘çare’lerin farkında olmayı temenni ediyoruz...

Okunma Sayısı: 1933
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı