Türkiye’nin ‘büyük dert’leri olduğunu hiç kimse inkâr edemez. Aynı zamanda bu dertlerden bir günde, bir yılda kurtulmak da kolay değil. Uzun dönemli ve kararlı bir çalışma ile bu sıkıntılar geride kalabilir.
Peki, durum böyle olduğu halde “Türkiye’yi en büyük 10 ekonomi arasına yükselteceğiz” ya da “Dünyanın kıskandığı bir ülke haline geleceğiz” demek; milleti yanıltmak anlamına gelmez mi?
Tabii ki Türkiye’nin 10 büyük ekonomi olması ya da hızla büyümesi teknik olarak mümkün ve ihtimal dahilindedir. Fakat bunun için gerekli olan şartların yerine getirilmesi icap eder. Yani, Türkiye bugünkü anlayışla idare edilmeye devam ederse bu hedeflere ulaşılması mümkün değildir. Daha da özetlemek icap ederse, Türkiye; hak, hukuk, adalet ve eğitim sahasında gerçek anlamda iyileştirmeler ve reformlar yapmadıktan sonra bu hedefler kesin olarak kâğıt üstünde kalaya mahkum olur. Nasıl ki sular tersine akamaz; hukukun hakim olmadığı ve ‘tek adam’ anlayışının hüküm sürdüğü bir Türkiye; ekonomik ve sosyal yönden büyüyüp gelişemez, kalkınamaz ve dünyanın ‘en zengin 10 ülkesinden biri’ haline gelemez. Bunu, meydanlarda büyük hedefler açıklayan idareciler de kesin olarak bilir. Buna rağmen olmayacak hedeflerle milleti yanıltmak iyi niyetle izah edilebilir mi?
2011’de ilan edilen “2023 hedefleri”nin bazıları şöyleydi: “(2023’de) 82 milyonla kişi başına düşen milli gelirin 25 bin dolar olmasını sağlayacağız. (...) İhracat 500 milyar dolara, dış ticaret hacmi ise 1 trilyon dolara ulaşmış olacak. Türkiye genelinde işsizlik oranını yüzde 5’lere kadar çekeceğiz. 2023 itibarıyla Edirne’den Kars’a, İzmir’den Diyarbakır’a, Trabzon’dan Adana’ya, Urfa’dan Antalya’ya Yüksek Hızlı tren hatları inşa edilmiş olacak, hedef bu. (...) GAP, DAP ve KOP gibi bölgesel projeleri tamamlamış, dünyanın tahıl ambarına, tarım merkezine dönüşmüş bir Türkiye inşa edeceğiz. Demokratikleşme adımlarını kararlılıkla sürdürecek, Türkiye’yi bölgenin en ileri demokratik standartlarına sahip ülkesi haline getiriyoruz, getireceğiz. Özgürlükleri daha da ileri standartlara kavuşturacağız. Daha ileri demokrasi, yeni bir anayasayla, katılımcı, özgürlükçü anayasayla büyük Türkiye vizyonuna denk düşen güçlü bir anayasayla geleceği kucaklayacağız.” (haberturk.com, 23 Ocak 2011)
2023’ün çoğu gitti, azı kaldı ve bu hedeflerin çoğu hayal oldu. Nerde kişi başına 25 bin dolar? Nerde işsizliğin yüzde 5 olduğu ‘Büyük Türkiye?’ Nerde tamamlanmış GAP? Nerde dünyanın tahıl ambarı Türkiye? Nerde bölgenin en ileri demokratik standartlara sahip ülke hedefi? Nerde daha özgürlükçü bir anayasa? Nerde, hani?
Hedeflere ulaşılmamış olması da anlaşılabilir. Fakat bunun için millete bir özür borcu olanların, sanki bütün hedeflere ulaşılmış, sanki verilen her söz tutulmuş gibi davranması ve yeni hedefler ilan etmesi inandırıcı olabilir mi? “Her sözümüzü tuttuk” diyenler, verdikleri bu sözleri tutmuş oluyor mu?