Merhum Nasreddin Hoca’nın ‘helva’ yapılması konusundaki çözümü, fıkrası her zaman geçerliliğini koruyor.
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) meselesinin bir defa daha gündeme gelmesi de dolaylı olarak Nasreddin Hoca’yı hatırlattı.
Bildiğiniz üzere helva yemeye hasret kalan Nasreddin Hoca bakkala gitmiş, sormuş: Helva var mı? Cevap: Yok. Peki, demiş “Un var mı, şeker var mı, su var mı?” Bakkal cevap vermiş: Var. Hoca biraz da kızarak, “Eee? Ne duruyorsun, helva yapsana!”
Şimdilerde bu hali yaşıyoruz: Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) bir facia olduğunu eski bakanlardan ve şimdinin Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç bile dile getirdi. Gazeteci Kemal Öztürk’ün soruları üzerine (https://www.youtube.com/watch?v=oey0aDA59I8) açıklama yapan Arınç, hem KHK’ları bir facia olarak tarif etti hem de “Bu mesele bir haftada çözülür” benzeri tesbitlerde bulundu.
Doğrudur, istenmesi halinde değil bir haftada belki de 1 ya da 2 günde bu mesele çözülür. Tek şart, bu meselenin çözülmek istenmesidir. Bir günde bir değil, icabında 5 kanun çıkaran iktidar partisi, bu meseleyi de istemesi halinde çözer.
Nitekim KHK’lılar Platformu Sözcüsü Filiz Soylu da, “(Arınç) Bir haftada düzeltilir bu işler dedi. Demek ki yapılabiliyormuş bekliyoruz o zaman çözülsün. Toplumun bize karşı daha duyarlı olmasını bekliyoruz. Çok acı çekildi daha fazla acı çekilsin istemiyoruz” demiş.
İktidar cenahından yapılan açıklamaların oyalama niyetiyle yapıldığını düşünenler var. Muhtemelen öyledir. Ancak her hal şartta bu apaçık yanlışı uzun süre savunmaları ve sürdürmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla bu meseleye bir hal çaresi bulmak mecburiyetinde kalacaklardır. Bu bakımdan, iktidara her fırsatta Nasreddin Hoca’yı hatırlatırcasına; “Her türlü yetkin var. O halde bu meseleyi çöz, haydi yap” demek icap eder.
Tabiî ki KHK uygulamalarının yanında yapılan başka yanlışlar da vardır. İktidar cenahı onları da şimdilik savunuyor, ama bir gün gelecek o noktadaki savunmalardan da geri adım atacaklardır. Avrupa Birliği meselesi de bunlar arasındadır. Uzun zamandan beri “Bize Kopenhag Kriterleri gerekmez. Biz Ankara Kriterleri ile yola devam ederiz” düşüncesine uygun şekilde yanlış adımlar atılıyor ve iktidar mensupları bu yanlışları canhiraş bir gayretle savunuyor. Muhtemeldir ki önümüzdeki aylarda bu yanlıştan da geri adım atılacak ve Türkiye’nin menfaatlerinin “Kopenhag Kriterleri”ni hayata geçirmek olduğu anlaşılacak.
Güç sarhoşluğuna kapılıp muhalifleri dinlemeyen ve kendileri gibi düşünmeyen herkesi “öteki”leştiren anlayış da başka bir yanlıştır. Bu tavrın ne kendilerine ne de Türkiye’ye bir fayda vermediğini inşallah yakında idrak ederler. İktidarın her yerde ve muhalefetin demokrasilerde olduğunu anlamaları gerekir.
Dış politikada da yanlış adımlar attıklarını anlamaları da mümkündür. Yapılan her yanlışı savunan bazı vekillerin, yakın zamanda bu hatalarından vazgeçmelerini umuyoruz. Yanlışta ısrar ederek doğru noktalara gelmek mümkün değildir. Dolayısıyla samimî olmasalar dahi mecburen fıtrata uygun hareket etmek durumunda kalacaklardır.
Suların tersine akması mümkün değil ki!