"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Normalden kaçış nereye kadar?

Faruk ÇAKIR
16 Temmuz 2021, Cuma
Türkiye’yi uzun süre ve belki de imkân olsa kıyamete kadar ‘olağan üstü hal’ ile idare etmek isteyen bir anlayış var ve bu anlayış esasında sahiplerine de zarar veriyor.

Tabiî ki verilen zarar bugünden hissedilmediği için idareciler bütün kuvvetleriyle ‘olağan üstü hal’e hem de dört elle sarılmış durumda.

Esasında bu meseleleri konuşmak bile icap etmemeli. Yani hür dünya ülkeleri ‘normal hal’ ile idare edilirken Türkiye’nin ‘olağan olmayan bir hal’ ile idare edilmeye çalışılması Türkiye ve dünya gerçeklerine tamamen ters bir durumdur. 

Adı üstünde olduğu üzere ‘olağan üstü hal’i ‘normal ve olağan gibi’ görmek nasıl mümkün olsun? Türkiye’de ne yaşanıyor ki ‘olağan hal’ ile idare mümkün olmasın da mecburen ‘olağan üstü hal’ tercih edilsin? Belli şartlarda ‘olağan üstü hal’in uygulanması geçmişte de yapılan bir uygulamadır. Meselâ, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra önce sıkıyönetim, sonra da sıkıyönetiminin kısmen gevşetilmiş şekli olan ‘olağan üstü hal’ idaresi devam etmiştir. Ancak sivil siyaset iş başına geldikten sonra mümkün olan en erken zamanda ‘olağan üstü hal idaresi’nden kurtulmaya çalışılmış ve öyle de olmuştur. Nedense son yıllarda siyasetçiler ve idareciler ‘olağan hal ve olağan idare’ yerine ‘olağan üstü hal idaresi’ni kendilerine daha yakın hissetmiş durumda ve ilk fırsatta bu süreyi uzatmanın yollarını arıyorlar. Nitekim yeni ‘torba yasa’yla bu gerçekleştirilmek isteniyor. Konunun uzmanlarının ikaz ve hatırlatmasına göre meselâ ‘tüm yargıç ve savcılar’ bu kanun yürürlüğe girerse 3 yıl daha anayasaya aykırı olarak kolayca ihraç edilebilecek. 

Şimdi böyle bir talebin Türkiye’yi 20 yıldır tek başına idare eden bir siyasî kadrodan gelmesi de ayrıca dikkat çekicidir. Bir siyasî anlayış ki hem de tek başına 20 yıl ülkeyi idare etsin ve nihayetinde yine ‘olağan hal’ yerine değişim bahaneleriyle ‘olağan üstü hal’i devam ettirmek istesin. Hem de yine uzmanların hatırlatmasına göre bu işler anayasaya aykırı olmuş olsun. Bu derece yanlış bir idare ve anlayışı değil tasvip etmek, anlayabilmek mümkün olur mu?

Şunu çok rahatlıkla söylemek mümkün ki, Türkiye ve dünya şartlarına aykırı olacak şekilde ‘olağan üstü hal anlayışını’ uzun süre devam ettirmek siyasî ve sosyal bünyede derin yaralar açılmasına sebep olur. Hak, hukuk ve adaletin tam tecellisi için ‘olağan hal’e bir an önce geçmek icap eder. Türkiye’yi idare edenlerin ne ad ve anlayış adına olursa olsun ‘olağan üstü hal anlayışını’ savunması ve ona sığınması fıtrî ve tabiî değildir. Türkiye’de yaşayanlar da başka hür dünya ülkelerinde yaşayanlar gibi ‘olağan ve normal hal’de idareyi hak ediyor.

“Elimizde yetki var. Her şeyin en iyisini biz biliriz. ‘Uzmanlar’ı dinlemeye niyetimiz yok” diyen varsa tekrar hatırlatmak isteriz ki siyasî idarenin savunmasıyla hakikatte yanlış olan bir iş doğru olmaz. ‘Olağan üstü hal anlayışı’ iyi ve doğru olmuş olsa hür dünya ülkeleri de o şekilde idare edilmek için birbiriyle yarışmaz mıydı? AB uyum paketleri ya da yeni hukuk ve adalet paketleri bu şekilde mi açılmış olacak? Böyle yaparak mı Türkiye’ye yabancı yatırımcı, ‘beyin göçü’ sağlamayı düşünüyorsunuz?

Sınırları kanun ve anayasada çizilmiş, zarurî ve sınırlı haller dışında keyfi bir surette ‘olağan üstü hal anlayışı’nı olağan hal haline getirmek yanlıştır. Yanlışta ısrar da katmerli yanlıştır vesselâm.

Okunma Sayısı: 2113
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    16.7.2021 08:41:31

    Hakta sebat ve metanetle doğruları seslendirmeye devam. Aldatılan, şaşırtılan ve zihnî teşettüt yaşayan, sair ehl-i imanı kavl-i leyyinle ikaz vazifesi de, Üstadımızın merdâne mesleğini takip eden Yeni Asya Ekolü Nur Talebelerinin şahs-ı manevîsinin uhdesine verilmiş kaderden. Vaziyet bunu gösteriyor. Merhum Kutlulular Ağabey'in çok tekrar ettiği bir sözüyle tamamlayayım, mealen; "Kardeşim; Sizi ne rahatsız ediyor, söylediklerimiz hep doğru çıkıyor, biraz da biz yanılalım mı demek istiyorsunuz?" Sair ehl-i iman gücenmesin, onların da gönlünü alalım diye, hakkı ve doğruyu söylemekten imtina edip, nötr görünmeye mi çalışalım? Elbetteki Hakkın hatırı âlîdir düsturumuzla yola devam. Kim gücenirse gücensin, yeter ki Hak incinmesin vesselam... Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı