"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her Pazar yeni bir doğuş

20 Ekim 2020, Salı 00:01
Şanlıurfa Yeni Asya olarak her hafta Pazar günleri düzenli gençlik dersleri yaparız.

HABER: SAİD ALTIN - MUSTAFA GÖNÜLLÜ
[email protected] 
[email protected]

Dünya meşgalesini bir kenara bırakıp Risale-i Nur hakikatleriyle bir araya geldiğimiz bu günleri değerli ağabeylerimizin derslerini dinleyerek, ikramlarla ve muhabbet ederek geçiririz. 

Geçtiğimiz hafta ilk dersimizi İsmail Zorlu Ağabey yaptı. Hizmet Rehberi’nden yapılan kısa bir dersten sonra her hafta burada bir araya gelmemizin önemine değindi ve Risale-i Nur ile nasıl tanıştığını ve geçmişte kendisi üzerinde nasıl etkiler bıraktığını bizlerle paylaştı.

Hatıralarından birkaç kesiti ben de paylaşmak istiyorum:

Samimiyet Nur hizmetinin en önemli parçası

“1975’te Urfa’da imam hatipte, ortaokul 2. sınıftaydım. Bizim bazen boş derslerimiz olurdu. Cevher İlhan, Nuri Olgun, Mahmut Akgün, Ömer Şahin Ağabeyler son sınıftalardı, biz de ortaokul 2’deydik. Öğretmenler bizim boş derslerimize onları gönderiyorlardı, gürültü falan etmesin çocuklar diye. Onlarda gelip bizlere dinî konularda nasihatler ediyorlardı. “Bizim kaldığımız bir yer var, orada dini derslerimiz yapılıyor.” diyerek bizi dâvet ettiler. O zaman “Abdullah’ın Evi” isminde bir medrese vardı. Baktık ki çok hoş bir ortam, namaz vakti cübbe, sarık, sonra cemaatle namaz... İmam hatipteyiz, ama bunlarla ilgili pek bilgimiz yoktu, orada dikkatimizi çekmişti. Sonra beraber yemek yedik, çay içtik. Ortam çok hoşumuza gitti, gidip gelmeye başladık. Diyaloğumuz böyle başladı. 

“Daha sonra Damat Süleyman Paşa Camii’nin yanındaki bir medresede ikindi derslerine devam ettik. Mustafa Hoca’nın eviydi aynı zamanda orası, ikindi namazı sonrası dersler organize ediliyordu. Biz de okuldan çıkar çıkmaz peşimize bir sürü adam takardık, 15 kişilik bir ekip halinde oraya doğru yürürdük. Artık insanları oraya biz toplamaya başladık. 

“Daha sonra okulun duvar gazetesini çıkarmaya başladık, orada Risale-i Nur’dan paylaşımlar yapıyorduk. Sonra Van Mevlidi’yle, Urfa Mevlidi’yle bağımız iyice pekişti. Ayrıca ilk zamanlar Birinci Söz benim üzerimde çok etkili oldu. 

“Babam, Allah rahmet eylesin, ehl-i tarik olmasına rağmen “Nurcular’ın yanına gidin” diyordu bize. Sonradan o da derslere geldi, o zamanlar Cumaları ev dersleri vardı. Küçük bir evin küçük bir odasına 60-70 kişi sığıyordu, Cenab-ı Hakk’ın bereketi tesir ediyordu, samimiyet vardı. Zaten samimiyet Nur hizmetinin en önemli parçasıydı. Yer, mekân ve zamandan öte bir şeydi samimiyet...”

Daha sonra, Ankara’da yıllardır hizmet eden ve şimdilerde Urfa’ya gelen Öğretmen Mahmut Kaya Ağabey de Risale-i Nur ile ilgili hatıralarından bahsetti:

Şefkat her şeyin anahtarı

“Biz Ankara’da üniversite kazanınca kalacak yer arıyorduk. Ancak Kyk yurtlarına önceden kayıt yaptırmak gerekiyormuş, biz unutmuştuk, aslında unut- turulmuştu. Biz de ‘mecburen’ Nur dershanesine yerleşmiştik o zamanlar. Bundan daha güzel bir mecburiyet olabilir miydi? Bu bir ihsan-ı İlâhî idi, elhamdülillah. Tandoğan Dershanesi’ne yerleştik. Orada Seyfettin Gültekin Ağabey vardı, beni Risalelerle tanıştırmıştı. Ona ‘Ağabey, ben okuyorum, ama bir türlü anlamıyorum’ deyince önce biraz sert bir tavırla, “Anlamak mı istemiyorsun yoksa, biraz sabırlı olacaksın?” dedi. Aslında orada şefkatinden dolayı böyle bir tavır sergilemişti. Bir baba gibi yaklaşıyordu bize, onun fıtratı böyleydi. Bize fazlaca şefkat gösteriyordu. Sonradan yanıma geldi ve ‘Kardeşim, sen oku, o kendini açar’ dedi. Gerçekten de okudukça açılıyordu, çok tesirli kitaplar olduğunu anlamıştım. “Bir bahçeye girdiğinde yüksekte de alçakta da meyveler görürsün, ulaşabildiklerini alırsın. Hiç istifade etmedim diyebilir misin?” dedi, haklıydı. 

“Sonradan Seyfettin Ağabey rahmetli oldu, genç sayılabilecek bir yaşta. Ama biz vakıflığı ondan öğrendik. Ben 2003’te okulu bitirip vakıflığa başladım, 2015’e kadar orada kaldım. İşte, biz vakıflığı ondan öğrenmiştik, hizmetlerimizde büyük payı vardı onun. Bir de şunu öğrendik ki, en yaramaz öğrenci dediğimiz talebeler, ileriki dönemlerde dershanede kalıp en çok hizmeti onlar yaptılar. 

Ancak düzenli, başarılı dediklerimiz ise kendilerini terakki ettirme yoluna girip hizmetlerin içine giremediler. En güzel üniversiteyi okuma yolunda, dünyevî meselelere dalıp gittiler. İşte, o yaramazlara, ‘bunlardan bir şey çıkmaz’ demememiz, şefkat göstermemiz, sabırla yaklaşmamız vesilesiyle onlar Risale-i Nur’a talebe oldular. 

“Belki de önceden ağabeylerimizin bize gösterdiği şefkat, bizde de böyle bir tavrı netice verdi. Yoksa o gençler için, ‘bu gelmesin bir daha derse, bizi yoruyor’ deseydik, büyük mesuliyete girecek, onların hizmetten soğumasına sebep olacaktık. İşte, şefkat her şeyin anahtarı aslında. Risale-i Nur mesleği de şefkat değil mi zaten?”

Stres olmadan hizmet olmuyor

Böyle güzel bir sohbet ve tanışmanın ardından ikramlar yapıldı, muhabbetler edildi. Daha sonra Burak Erdem kardeşimiz Bizim Aile Dergisi’nden güzel bir bölüm okudu. Virüs sebebiyle yalnız kalan yaşlılarımız için neler yapabiliriz, yaşlıların pandemi döneminde yapacağı aktiviteler, yürüyüş, temiz hava, okumalar ve tefekkürlerden bahsetti. Ayrıca stresin aslında kötü bir şey olmadığını, aksine hafif stresin hayata renk kattığından bahsetti. Çünkü stres hayatımızın bir parçası. Stres olmadan iş yapılamaz, hizmetlerdeki muvaffakiyet stresle başa çıkabilme yeteneği ile doğru orantılı. Üstad’ın hayatı da buna örnek aslında, verdiği mücadele, baş koyduğu dâvâ ve engellere mukavemet gücü...

Rabb’in muhatabı olmak ne güzel

Son dersimizi Dr. Halil Tosun Ağabey’imiz 28. Lem’adan okudu. Konumuz ise Allah’ın, yarattığı insanla mukalemesi, yani insanları muhatap olarak kabul edip onlara kelâm etmesi. Bu insan için büyük bir meseledir aslında. Rabbimizin, Yaratıcımızın bizleri muhatap kabul etmesi büyük şereftir, lâkin bunu görebilene... Aynı zamanda Kur’ân kelâmının icazı, mükemmelliğini de gördük...

Kulun böyle bir nimete karşı görevi ise, ibadetinin önüne koyduğu mazeretleri, engelleri kaldırmaktır. Rızıkta da aynı şekilde. Derd-i maişet için ibadeti aksatması kabul edilecek bir mazeret olamaz, çünkü hem kendinin hem de onun ilgilendiği canlıların rızıklarını Allah taahhüt etmiş. Aynı zamanda iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenalıklar içinde muaccel bir mücazat da derc etmiştir. Ahiretin dünyaya numuneleri olarak görebiliriz bunları. 

Çok yönlü bir ders olmuştu, çokça istifade etmiştik. Dersin ardından akşam namazını kıldık ve tesbihatımızı yaptık. Böyle güzel bir gün geçirmiştik ve bir dahaki Pazar buluşmak üzere evlerimize dağılmıştık. Evlere giderken de aslında anladık ki hayata yeniden gözlerimizi açmıştık, çünkü hakikatler göz açtırıyordu...

Okunma Sayısı: 2099
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kemal Vapur

    20.10.2020 12:31:13

    Maşallah, barekallah, tebrikler!!!🙂

  • Mustafa Işıldak

    20.10.2020 10:55:51

    Bu organizasyonu yapanları ve genç kardeşlerimizi tebrik ediyorum. Maaşallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı