Ağır adımlarla yaklaştı koltuğuna.
Yavaşça oturdu. Az ötede duran sehpadaki gözlüğünü alıp taktı gözüne. Sonra da açık duran kitabını aldı, sıkıca tuttu. Sayfaları şöyle bir karıştırdıktan sonra aradığını bulmuş gibi sevinçle okumaya başladı.
O okurken, kuşlar doluştu pencerenin pervazına. Onun okurken çıkan tatlı mırıltılarına eşlik edercesine ötüşmeye başladı kuşlar.
Nefise Nine okudu, kuşlar öttü. Ne kadar zaman geçti bilinmez, tatlı bir kız çocuğunun sesi duyuldu.
“Nefise ninee…” Altı yaşındaki sevimli torunu Enise’nin sesiydi bu. Mahalledeki oyunu bitmiş olmalı ki evine doğru koşuyordu. Koşarken de ninesine seslenmeden yapamazdı. Nefise ninesi de onu kapıda karşılar, o altın sarısı saçlarından öperdi. Sonra da Enise doğruca mutfağa koşar, ninesinin hazırladığı çörekleri yemeye başlardı heyecanla.
Bugün de yine Enise’yi kapıda karşıladı Nefise Nine, saçlarını öptü. Enise de sıkıca sarıldı ninesine ve hemen mutfağa koştu. Masanın üzerinde her zamanki gibi çok güzel çörekler vardı.
Tam sevinçle yiyecekken, birden durdu. Ninesine dönüp, “Nine, biliyor musun, Haticeler kaç gündür evde yemek yiyemiyorlarmış. Hatice’yi çağırsam da beraber yesek olur mu?”
Nefise Nine şefkatle eğilerek Enise’nin başını okşadı. “Tabiî yavrum, çağır arkadaşını. Ama bir öğrenmek lâzım, neden yemek yapamıyorlarmış evlerinde. Bir sıkıntıları olmasın sakın…”
“Ben sordum…” diye atıldı Enise. “Annesi hastalanmış. Kaç gündür yatıyormuş. Peynir ekmek yemişler hep. O da kalmamış artık” diyerek boynunu büktü.
Nefise Nine “Madem öyle biz onların yanlarına gidelim. Hem hasta ziyareti sevaptır. Hem de komşu olarak onlara karşı sorumluluklarımız da var. Haydi, bakalım sen şu çörek tabağını al. Ben de yeni pişen çorba tenceresini alayım. Gidelim Haticelere haydi bakalım.”
Nefise Nine ve küçük Enise yan komşularının kapılarını usûlca çaldılar. Bu sefer tatlı sevinç çığlığı Hatice’nindi. “Anne… Misafirler gelmiş bize… Eniseler gelmiş…”
Nefise Nine hemen mutfağa gidip ıhlamur kaynattı. Getirdiklerini de sofraya koyup, muhabbetle yediler. Hatice’nin hasta anneciğinin de rengi yerine gelmiş, biraz toparlanmıştı.
Hepsinin hem mideleri, hem de ruhları doymuştu. Küçük Hatice ise hem annesinin iyileşmesine seviniyor, hem de arkadaşlarının evlerine gelmesinden dolayı mutluluktan zıplıyordu.
Nefise Nine ise gözlüklerinin üzerinden odadaki bu güzel hâle bakarak tebessüm ediyordu. Zihninden ise evde kitabında okuduğu cümleler geçiyordu.
“Evet, hastalara bakmak, ehl-i iman için mühim sevabı vardır. Hastaların keyfini sormak, fakat hastayı sıkmamak şartıyla ziyaret etmek, Sünnet-i Seniyyedir, kefaretü’z-zünub olur. Hadiste vardır ki, ‘Hastaların duâsını alınız; onların duâsı makbuldür.”
Ve pencerenin pervazında kuşlar ötüyordu.
Not: Bizim Aile dergisi Haziran sayısından alınmıştır.